Hayrânî’nin Gazelini Tahmis
CEMÂLÎ (Mustafa ASLAN)
Bîgâne hemân âşıkın efkârını bilmez
İkbâle kanan kör olur idbârını bilmez
Gülzârı beğenmiş görünür hârını bilmez
Yanmazsa gönül ayrılığın nârını bilmez
Cânânına bîgâne olan vârını bilmez
Herkes bu kühen-hânede beklerse bir ihsân
Âhir bulamaz nimetin itmâmına imkân
Mansûr’u Nesîmî’yi düşün n’eyledi devrân
Hayret edecek bunda ne var ey dil-i nâlân
Bî-derd olan ayrılığın zârını bilmez
Kendin tanıyan hak bu ki sultanlığa lâyık
Benlik satanın bahtı ve encâmı karanlık
Dünyâyı ve ukbâyı heder eylemiş artık
Ta’n eyleme sarf eylese can nakdini âşık
Bâzâr-ı mahabbette gezen kârını bilmez
Âşıklara sermâye denir hecr ile mâtem
Kesrette bulup vahdeti hep olmalı hurrem
Gülzâra tarâvet getirir güldeki şebnem
Çok görme gönül, yandığımız boş yere her dem
Gül aşkına bülbül kül olur hârını bilmez
Ârif gece gündüz yanarak etse de efgān
Nâdâna verir izzeti elbette bu devrân
Hasretle Cemâlî gibi hep olmalı giryân
Firkat denizinde nicedir yüzmede Hayrân
Sermest olup ağyârını hem yârını bilmez
Vezni: mef’ûlü mefâîlü mefâîlü feûlün