Bâkî’nin Gazelini Taştîr
Memduh CUMHUR
Kemâl-i fazlile âlemde iftihârım yok,
Ne ıztırâba ne hicrâna inkisârım yok,
Visâle ermek için gayrı intizârım yok,
Bir âşığım ki cihân içre başka kârım yok,
Melâmet eylese aşkın cihanda ârım yok!
Hezâr mertebe aşkında gālibem Kays’a,
Bugün bu vechile dîvânedir demem Kays’a,
Figānım Arş’a çıkar nisbet eylemem Kays’a,
Kıyâs eder beni bilmem neden sanem Kays’a?
Nihâyet ey sanem ol denlü iştihârım yok!
Huzûr-ı pîre yetiştim eğerçi bu fende,
Eser durur ezelîdir bu rûzgâr bende,
Hazâna erse de fânî heves kalır tende,
Ömür dedikleri bir aşk imiş bu gülşende,
Velî güzelleri sevmekte ihtiyârım yok!
Çemende gonca-i dil neyle gülsün açılsın?
Bu pes terâneyi dil neyle tiz-nevâ kılsın.
Bu bâğ-zâr-ı fenâda nasıl safâ kılsın?
Nasıl bu hasrete sabreyleyip rızâ kılsın?
Yanımda sencileyin şûh-ı gülizârım yok.
Adem diyârına çoktan giderdim ey Bâkî
Ne çâre gönlümü mest eyleyip durur sâkî,
Hem enfüsî sana Cumhûr aşk hem âfâkî
Kalır taşında nihâyette bir «Hüve’l-Bâkî»
Şarâb-ı aşk ile reftâra iktidârım yok.
Vezni: mefâilün / feilâtün / mefâilün / feilün
(fa’lün)
adem: Yokluk.
âfâkî: Umumî, üst bakışla.
bâğ-zâr: Bağlık yer.
enfüsî: Şahsî, iç bakışla.
hezâr: 1. Bin. 2. Bülbül.
nevâ: 1. Ses. 2. Şarkı.
3. Bir makam.
reftar: Yürüyüş.
sanem: Put. Mecâzen,
güzel kadın, sevgili.
sencileyin: Senin gibi.
velî: (Farsça) Fakat