HUZ Bİ-YEDÎ!.. (TUT ELİMDEN!..)
SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) seyri@seyri.com seyri@yuzaki.com
Gökte ey gözde Habîb,
Yerde ey derde tabîb!
Şükür ey Bâd-ı Sabâ,
Esti rüzgâr-ı nasîb!..
Sîne; «Lebbeyke» dedi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Yalvarır ins ü melek,
Yalvarır gamlı felek,
Aynı hepsinde niyaz,
Aynı aşk, aynı dilek;
Ey gönül mûtemedi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Alna sürsem de kına,
Yok yüzüm en yakına,
Medet ey Şâh-ı Rusül,
Suçla geldim kapına!
Bu fenâ, ömrü yedi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Ağlatır ruhları zül,
Yanıyor dert ile gül,
Çünkü cennette iken
Düştü dünyâya gönül;
Ey semânın kilidi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Çok belâ etti zuhur,
Arttı her yolda çukur,
Şu karanlık hele dert,
Sen kuşat ey yüce Nûr!
De ki: «Mîrâca, hadi…»
Ne olur; huz bi-yedî!..
Yedi kat kubbe ile,
Dönerek tevbe ile,
Sana pervâne olan,
Can verir cezbe ile…
İstemez ruh, cesedi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Yüz süren toprağına,
Erdi cennet bağına,
Yine muhtaç bu cihan,
O saâdet çağına…
Yine öğret, Samed’i,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Ağlayıp ümmet için,
Çırpınırken yüreğin,
Tutma hâriçte bizi,
Affet ey Sâhib-i dîn!
Ey bu halkın mededi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Tut elimden, gece zor,
Tâ fecir, etmeye hor!
Acı ey Âb-ı Hayat,
Yakıyor eldeki kor!
Ey sırâtın geçidi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Enbiyâ yalvaracak,
Evliyâ yalvaracak,
Sana bin dille yarın,
Eşkıyâ yalvaracak!
Medet ey can simidi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Bir nefes sohbete al,
Bir ömür hizmete sal,
Tut elimden ne olur,
Ey bütün ümmete hâl!
Ey garîbin ümidi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Mescidin, cennet ili,
İçi saf saf dizili,
Gözlerin baksa kime,
Hıçkırır can sebili…
Sev, sevindir müridi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Sen’le var oldu cihan,
Sen’le var oldu zaman,
Hep Sen’in hürmetine,
Devreder kevn ü mekân…
Ey muhabbet beledi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Sana, ey Şahs-ı Emin,
Sana’dır Arş u zemin;
Methederken Sen’i Hak,
Etti Kur’an’da yemin…
Ey nebîler feridi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Sen ki ekmelsin evet,
Hem de ecmelsin evet,
Gülden ahsen sıfatın,
En mükemmelsin evet!
Ey bağın tek adedi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
En büyük, Sen’de kitâb,
En güzel, Sen’de hitâb,
Sevmeyen kimse Sen’i,
İki dünyâda harâb…
Varlığın ey kebedi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Gel deyip eyle nidâ,
Sana her canlı fedâ,
Ey hidâyet güneşi,
Ne olur, etme cüdâ!
Yansın iblis hasedi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Ey Hudâ mûcizesi,
Ey fazîlet müzesi,
Hakk’a râm olmak için,
Sen’de îman vizesi…
Affın ey her çeşidi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Öyle eşsiz cihetin,
Şefkatin, merhametin;
En günahkâr kula da,
Bir deniz, mağfiretin…
Keremin, ey reşidi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Vird imiş pak diline,
«Ümmetî!» lâfzı yine.
Bu, cesâret veriyor,
Sarılırken eline…
Ey şefâat senedi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Çöle, Sen rahmet içir,
Gül edip kayda geçir!
Ne kadar sarsa diken,
Düşmeyen tâca çevir!
Ey nübüvvet şehidi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Yandım ey gonca bugün,
Var mı hicrâna düğün?
Gözde yaş dinmeyecek,
Hele seyrettiği gün…
Eyle imdâd-ı bedî,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Es-selâm ve’s-salevât,
Sana binlerce salât!
Sana; Seyrî ve bu halk,
Can-fedâ, ey hasenât!
Eyle makbûl, ebedî,
Ne olur; huz bi-yedî!..