MÜ’MİNCE TİCARET
Sami GÖKSÜN
Dînimiz İslâm; insanlığın içtimâî, hukukî, ahlâkî ve ticârî bütün hayatını kuşatan Rahmânî bir nizamdır. Bu nizamın, üzerinde titizlikle durduğu hususlardan biri de, ticaret ahlâkı konusunda koymuş olduğu emir ve yasaklardır. Müslüman; bu emir ve yasaklara riâyet eden, doğru, çalışkan, bilgili, ahlâklı ve fazîletli insandır.
Cenâb-ı Hak; Kur’ân-ı Kerim’de, yeryüzünü insanların emrine verdiğini, çalışıp aramak sûretiyle ondaki nimetlerden istifade etmenin gerektiğini açıkça beyan ederek, Mülk Sûresi’nin on beşinci âyet-i kerîmesinde şöyle buyurur:
“Yeryüzünü sizin faydanıza tahsis eden o (Allah)tır. O hâlde onun omuzlarında (üzerinde) yürüyün! Allâh’ın verdiği rızıklardan yiyin. Bilin ki dönüş ancak O’nadır.” (el-Mülk, 15)
Bu bakımdan harama yönelmemek, lükse, israfa kaçmamak sûretiyle yeryüzündeki nimetlerden en iyi şekilde istifade etmek her müslümanın hakkı ve vazifesidir. Nimetlerden en iyi faydalanmanın yolu da ticarettir. Ticaret, mü’minlerin katiyen terk etmemesi gereken önemli bir rızık vasıtasıdır.
Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şerîfinde;
“Rızkın onda dokuzu ticarettedir.” (Süyûtî, el-Câmi‘u’s-sagîr, 198, 3296) buyurarak bu hakikate işaret ederler. Ticaretle uğraşan kimselere çeşitli isimler verilmekte ise de biz hepsini içine almak üzere «tüccar» ismini kullanıyoruz.
Tüccar bir toplumun temel unsurudur. Tüccarları doğru ve dürüst olan milletler, sağlam bir içtimâî yapıya sahip olurlar. Tüccarlarında ticaret ahlâkı olan toplumlar; hak, adâlet, huzur ve saâdet içinde mutlu bir hayat geçirirler.
O hâlde;
Müslüman bir tüccar nasıl olmalıdır?
Ticaretinde nelere dikkat etmelidir?
Ne şekilde kazanmalı ve ne şekilde harcamalıdır?
Müslüman tüccar, yalandan sakınmalı ve doğruluktan ayrılmamalıdır. Zira doğruluk; ticaretin saâdeti, yalan âfetidir. Yalan insanı harama, haram ise ateşe götürür. Müslüman her işinde doğru olduğu gibi ticaretinde de doğru olur ve asla yalana tevessül etmez.
Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“Güvenilir ve doğru tüccar, kıyâmet gününde; peygamberler, sıddîklar ve şehidlerle beraber haşrolunacaktır.” (Tirmizî, Büyû, 4) buyurarak doğru ve dürüst tüccarın fazîletini beyan etmektedir. Başka bir hadislerinde ise Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
“Sözü, özü doğru olan tüccar; cennetin kapılarından men edilmez.” (Münâvî, III, 367)
Tüccar; çalışkan, cesur ve sabırlı olmalıdır. Çalışmak başarının anahtarıdır. Çalışmadan hiçbir iş yapılamaz. Bu bakımdan tüccar; çalışacak, cesaretli ve sabırlı olacaktır. Bu konuda Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“Korkak tüccar mahrum olur. Cesur tüccar ise merzuk olur.” (Münâvî, III, 278) buyurmuştur.
Tüccar, ölçü ve tartısında hile yapmamalıdır. Aldatmaktan sakınmalıdır. Bu konuda yüce Mevlâmız Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Ölçtüğünüz vakit ölçeği tam yapın. Doğru terazi ile tartın. Bu hem daha hayırlıdır hem de netice itibarıyla daha güzeldir.”
(el-İsrâ, 35)
Sevgili Peygamberimiz ise bu konuda;
“Bizi aldatan bizden değildir.” (Müslim, Îmân, 164) buyurmaktadır.
Tüccar, doğru bile olsa yemin ederek mal satmaktan kaçınmalıdır. Yalan yere yapılan yemin ise zaten haramdır. Bu güzel düsturu Peygamberimiz bize şöyle öğretiyor:
“Aman bir şey satarken yemin etmekten kaçının! Yemin malın satışını artırır, (fakat) bereketi de kaldırır.” (Müslim, Müsâkāt, 132)
Tüccar; «Fazla kazanacağım.» diye mal saklayıp karaborsacılık yapmamalıdır. Aşırı kazanç temin etmek niyetiyle insanların ihtiyaç maddelerini saklamak, bir müslüman için yüz karası ve haysiyet kırıcıdır. Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- karaborsacılığı şiddetle lânetlemiştir. Müslüman bir tüccar, Allah Rasûlü’nün lânetine uğramaktan kaçınmalıdır. Bu konudaki bir hadîsinde Peygamber Efendimiz şöyle buyurur:
“Karaborsacılık yapan, mel‘undur.” (İbn-i Mâce, Ticârât, 6)
Tüccar kazancının zekâtını mutlaka vermelidir. Ticaret, tüccarı Allah ve Rasûlü’nden uzaklaştırmamalı, namazından ve niyazından alıkoymamalıdır. Zira ticaret ve kazancın içine dalarak Allâh’ı unutmak, namazı ve zekâtı ihmal etmek, maddenin kulu kölesi olmak demektir. Müslüman tüccar odur ki, hem ticaretini en iyi şekilde yürütür ve hem de mânevî vazifelerini hiçbir zaman ihmal etmez. Bu konuda yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Ey îmân edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allâh’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.” (el-Münafikûn, 9)
Başka bir âyet-i kerîmesinde ise yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Onlar; ne ticaret ne de alışverişin kendilerini Allâh’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı yiğitlerdir. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (en-Nûr, 37)
Görülüyor ki; ölümü, kıyâmeti, hesabı, amel defterini düşünen hiçbir müslümanı bu güzelliklerden alıkoymayıp; «Bu âyetin şümûlü içine nasıl girerim?»in hazırlığında olmanın derdine düşmeliyiz. Bu âyet-i kerîmede Rabbimiz bunu bizden istemektedir.
Tüccar; müşterisine kolaylık göstermelidir, zira bu kardeşlik bağını güçlü kılar. Sevgi ve saygıyı çoğaltır.
Hulâsa olarak; tüccar helâl kazanç peşinde koşmalı, kazandığını helâl yolla harcamalıdır. Asla israf etmemeli; «Ben kazandım, ben istediğim gibi harcarım.» yanlışına düşmemelidir.
Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de;
“(Malını) israf ile saçıp savurma! Çünkü saçıp savuranlar şeytanların biraderleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine (karşı) çok nankördür.” (el-İsrâ, 26, 27) buyurarak israfçıların şeytanların kardeşleri olduğunu beyan eder.
Ticaret hayatı hususunda İslâm’ın koymuş olduğu prensipleri, hakkıyla yerine getirenler, âhiret kazançlarının çok olacağı şuuruyla gayret etmelidirler. O dehşetli günde; Allah’tan korkarak güzel ticaret yapan tüccarlar, mü’min ve müslüman olarak diriltileceklerdir.
Rabbim bizleri âhireti düşünerek ticaret yapan güzel kullarından eylesin inşâallah. Âmîn…