Eğitimde Manevî Bir Rüzgâr: «BED’-İ BESMELE / ÂMÎN ALAYI»

Hasan TOPBAŞ hasantopbas87@gmail.com

 

İçinde bulunduğumuz ay itibarıyla, binlerce evlâdımız için bir tedrîsat yılı daha başlıyor. Bilhassa eğitim hayatına giriş yapacak minik yavrularımız ve ebeveynleri açısından tatlı telâşelerin yaşanacağı malûm.

 

Cenâb-ı Hak’tan yeni eğitim-öğretim yılını hayırlara vesile kılmasını temennî ederek, bu ayki mevzûmuza başlamak istiyoruz.

 

Mâzîmizin inceliklerle dolu devirlerinden neş’et ederek, mektebe yeni kaydolan talebelerde, ilk günlerde meydana gelmesi muhtemel okul korkusunu gidermek; öğrencilerin eğitim çevresine intibâkını sağlamak ve okuma iştiyâkı aşılamak gibi gayeleri olan, mânevî tesiri ile de çocukları kuşatan mühim bir merasimimizi sizlerle paylaşalım:

 

«Bed’-i Besmele» veya halk arasındaki tâbiriyle; «Âmîn Alayı».

 

Kısaca; «Osmanlı devrinde mektebe yeni başlayan talebeler için tertiplenen törenler» olarak tarif edebileceğimiz bu cemiyetlere katılan çocukların, tören esnasında edilen duâlara hep bir ağızdan; «Âmîn!» diyerek iştirâk etmeleri sebebiyle, merasimin adı halk arasında daha çok; «Âmîn Alayı» olarak anılagelmiştir.

 

Mevzubahis programların tatbikine ilk olarak nerede ve ne zaman başlandığına dair henüz net bilgiler bulunmamakla beraber, tasvir edilmiş ilk örneğine; Fransız Sefâreti vasıtasıyla payitahta gelen Ressam Jean Baptiste Van Mour’un; «Okulun İlk Günü» adlı 18. asra ait bir tablosunda ulaşılmıştır.

 

 

  (Jean Baptiste Van Mour’un zikredilen tablosu ve detayları)

 

SARAYDAN HALKA KADAR «BENİMSENEN» BİR GELENEK

 

Yukarıda kısa bir îzâhını yaptığımız bu organizasyonlara, gerek saray gerekse müslüman tebaa tarafından epeyce rağbet gösterildiği bilinmekte olup, şehzâdeler için düzenlenen mektebe başlama törenlerine dair ilk malûmatlar Sultan 1. Abdülhamid devrine tarihlendirilmektedir.

 

Yirminci asır tarihçilerimizden Osman Nuri (ERGİN) Bey, «Türkiye Maârif Tarihi» adlı geniş hacimli eserinde, 5 Rebîü’l-âhir 1198 (27 Şubat 1784) günü sarayda icrâ edilen bed’-i besmele merasimini şöyle tarif etmiştir:

 

“1. Abdülhamid devrinden aktarılan bir vesikaya göre, şehzâdeler için yapılacak olan bed’-i besmele töreninden önce; İncili Köşk önündeki geniş alana, devlet ricâli için otağ ile çadırlar kurulmuş ve törene yemekle başlanmıştır. Misafirler, ziyafetin ardından ise kendileri için ayrılan yerlerine oturmuşlardır. 

 

Hünkârın İncili Köşk’e gelişi ve karşılama töreninden sonra devlet erkânı şehzâdeleri karşılamak üzere, büyük bir alay şeklinde, Ortakapı’ya gitmiştir. Şehzâdeler, oraya; sağında Dârüssaâde ağası, solunda ise Hâzin-i şehriyârî ile gelmiş ve kendisini almaya gelen heyette bulunan Nakîbü’l-eşraf duâ etmiştir. Akabinde de Sadrazam şehzâdelere temennâ etmiştir.

 

Alay ile beraber İncili Köşk’e getirilen şehzâdeler için çil çil paralar saçılmakta iken; sadrazam, kendilerini atlarından indirip köşke ulaştırmıştır. Hünkârın yanına getirilen şehzâdeler, babalarının yanına gelerek elini öpmüşler, sonrasında ise oraya konulmuş bulunan rahlenin başına sadrazam eşliğinde oturmuşlardır.

 

Padişah hariç herkes ayağa kalkmış ve şeyhülislâm çocuklara besmele çektirerek ilk harfleri okutmuştur. Ardından Şeyhülislâm ile Ayasofya şeyhi duâ etmişler, saray müezzinleri de; «Âmîn!» diyerek bu duâya eşlik etmişlerdir. Tören tamam olduktan sonra şehzâdeler alay refâkatinde tekrar Ortakapı’ya götürülerek harem dairesine teslim edilmiş, devlet erkânına Padişah ve Sadrazam tarafından kürk/hil‘at hediye edilmiştir.” (Türkiye Maârif Tarihi, c. 1, s. 6-9, Eser Kültür Yayınları, İstanbul, 1977)

 

 

 

  (Dîvan şairi Enderunlu Fâzıl da, sarayda icrâ edilen bu merasime iştirâk etmiş ve o esnada gördüklerini «Sûrnâme-i Şehriyâr» isimli eserinde toplamıştır.
Kaynak: Millet Yazma Eser Kütüphânesi Arşivi)

 

HALK CENÂHINDA İCRÂSI

 

Osmanlı son devir mutasavvıflarından olup, aynı zamanda şairlik ve edebiyat tarihçiliği gibi sahalarda da gayet müessir bir isim olan Tâhiru’l-Mevlevî (Tahir OLGUN, 1877-1951) «Mahfil Mecmûası»nda, halk arasında icrâ edilen âmîn alaylarının ailenin sosyo-ekonomik vaziyetine göre şekillendiğini belirtmiş ve ortalama bir töreni ise şöyle vasıflandırmıştır:

 

•Törenin Tarihinin Belirlenmesi ve Âmîn Alayına Katılacak Talebelere Duyurulması:

 

Çocuğun hayatına dair önemli geçiş devrelerinden olan eğitime başlama, önceden kararlaştırılan bir günde yapılır ve mektep hocasına bu gün haber edilirdi. Bed’-i Besmele törenleri, perşembe veya pazartesi günleri yapılırdı. Törene mektepteki diğer çocuklar da katılır ve edilen duâlara; «Âmîn!» derlerdi. Mektebin hocası, âmîn alayına katılacak öğrencilere evvelden haber verir, törende en güzel kıyafetlerini giymelerini de tembih ederdi. 

 

Törenin yapılacağı tarih, aile fertlerine ve yakınlara da duyurulurdu. Mektebin bahçesinde, önde ilâhîciler, arkada ise âmîn alayı sıraya girip; rengârenk kıyafetler içerisinde, mektebe başlayacak çocuğun evine gelirlerdi.

 

•Besmeleye Başlayacak Çocuğun Giyeceklerinin Süslenmesi:

 

Besmeleye başlayacak olan çocuk, yeni elbise giyinmiş ve üstü kıymetli mücevherlerle süslenmiş, boynuna ise kıymetli bir şal ve sırmalı bir cüz kesesi asılmış bir şekilde âmîn alayını beklerdi.

 

•Besmeleye Başlayacak Çocuğun Âmîn Alayı Tarafından Faytonla/Atla Gezdirilmesi:

 

Besmeleye başlayacak çocuğu götürecek olan fayton/at, kapının önünde hazır beklerdi. Faytonun fenerlerine askılar asılır, çocuğun mektepte üzerine oturacağı yuvarlak veya kare şeklinde, kadife gibi kıymetli kumaşlardan yapılan minder, rahle ile birlikte bir adamın başı üzerinde, faytonun (veya atın) önünde taşınırdı.

 

Çocuk, faytona, yakınları ile bindikten sonra hareket başlardı. Faytonun arkasında ilâhî okuyanlar, onların arkasında da âmînciler ilerlerdi. Bu grubu ilâhîcibaşı yönetir, ilâhîlerin her mısraından sonra âmînciler; «Âmîn!» derlerdi. Bu şekilde önceden belirlenmiş bir güzergâhta rengârenk ve pür-âhenk dolaşan alay, bütün halkın dikkatini çekerdi. 

 

Eğer talebe bir şeyhin çocuğuysa, tarîkati belli eden sancaklarla, dervişân da alaya eşlik eder; kudüm ve halîle çalınır, zikirler çekilirdi. 

 

Bu esnada okunan ilâhîlerinden bir misal ise şöyle idi:

 

Ben bilmez idim gizli ayan hep Sen imişsin,

Tenlerde ve canlarda nihan hep Sen imişsin.

Âmîn!.. Âmîn!..

 

Sen’den bu cihân içre nişân isteridim ben,

Âhir bunu bildim ki cihan hep Sen imişsin.

Âmîn!.. Âmîn!..

 

•Bed’-i Besmelenin Gerçekleşmesi: 

 

Âmîn alayı bu şekilde daha önceden belirlenmiş güzergâhta dolaştıktan sonra; çocuğun evinin kapısının önünde durur, okunan ilâhî ve gülbank (hep bir ağızdan ve makamla yapılan duâ) ile eve girilirdi. 

 

Besmeleye başlanacak evin en büyük odasında minderler, seccadeler serilmiş; öd ağacı ile buhurlar yakılmış olurdu. Mektebin hocası, odanın ortasındaki mindere, Besmeleye başlayacak çocuk da hocanın karşısında otururdu. 

 

Çocuğun, boynundaki elif-bâ cüzünü çıkarıp rahleye koymasının ardından, hoca, Besmele çekip; «Rabbiyessir Duâsı»nı eder ve sonra harfleri teker teker okur, öğrencisine de okutur; «Rabbi-zidnî İlmen Duâsı»yla da dersi bitirirdi. 

 

Talebe hem hocasının hem de odadakilerin ellerini öptükten sonra, duâ edilip tören tamamlanırdı. Evin müsait olmadığı durumlarda ise, tören okulda da yapılabilirdi.

 

•Yemek Faslı: 

 

Sofralar kurulur, âmîn alayına katılan herkese yemek veya yalnız lokma tatlısı ikrâm edilirdi. 

 

•Hediye Verilmesi: 

 

Âmîn alayına katılan ilâhîcilere para dağıtılır; mektep hocasına ve kalfalara ise nakdî hediyenin yanında cebelik çuha, mintanlık kumaş da hediye edildiği olurdu. (Tâhiru’l-Mevlevî, «Mektebe Başlama Merasimi», Mahfil Mecmûa-i İslâmiyyesi, 1342, c. 4, sa. 42, s. 113-115)

 

 

(Hüseyin Rıfat imzalı bir tablo)

 

EDEBİYATIMIZDAKİ YERİ

 

Yukarıda tafsilâtına değindiğimiz bu mânevî başlangıç rüzgârının tesirini, çocukluk yıllarında bizzat tecrübe eden meşhur muharrirlerimiz; söz konusu merasimlere, eserlerinde hoş birer hâtıra kabîlinden yer vermişlerdir. 

 

Üstad Yahya Kemal için icrâ edilen cemiyeti, yine kendisinin kaleminden okuyarak yazımızı nihayete erdirelim:

 

“Mektebe başlayışım kadîm an‘aneye tamâmıyla uygun oldu. Erkenden, Muallim-i Evvel Sabri ve Muallim-i Sânî Ganî Efendiler bizim selâmlığa geldiler; çarşıdan bana savatlı bir divit, boyundan geçirilir sırmalı bir cüzdanlık alınmıştı. Ganî Efendi kalemi açtı, divitin mürekkebine batırdı. Bir «Rabbiyessir» yazdı. Sonra üstüne şeker döktüler, bana o yazının mürekkebini şekerli şekerli yalattılar.

 

Dışarıda, bahçede; meydanda bekleyen mektep çocuklarına birer külâh şeker dağıtıldı. Nihayet bu çocuk kafilesi;

 

Şol cennetin ırmakları,

Akar Allah deyû deyû…

Çıkmış Tanrı melekleri,

Bakar Allah deyû deyû…

 

ilâhîsini cumhurca ırlayarak* yola düzüldüler…

 

Davetliler vardı; onlar şerbet içtiler, kuşaklarını ve ceplerini şeker külâhlarıyla doldurdular. 

 

O aralık, zâhir, ürkmiyeyim diye beni bir araba ile, ayrı bir yoldan; Saat Bayırı’ndan mektebe ilettiler. Annemin hazırlamış olduğu bir şilteyi, Muallim Ganî Efendi’nin hoca makamı olan, yarım kavis, mihrabımsı yerin arkasına koydular. Maârif âlemine girişimin ilk günü budur.” (Yahya Kemal, Çocukluğum, Gençliğim, Siyâsî ve Edebî Hâtıralarım, İstanbul, İstanbul Fetih Cemiyeti, 3. b., 1986, s. 1-2) 

 

2024-2025 eğitim-öğretim yılına besmeleli bir başlangıç dileğiyle… 

 

______________________

 

* Irlamak: Terennüm/tegannî etmek.