CİBRÎL HADÎSİ

Hakkı ŞENER sairimam01@hotmail.com

 

 

Bize anlatıyor, Hazret-i Ömer:

“Beraberdik aramızda Peygamber.

 

O anda mescide bir adam geldi,

Elbisesi temiz, yüzü güzeldi.

 

Çıkmadı bizlerden tanıyan biri,

Yoktu üzerinde sefer eseri.

 

Rasûlullah ile geldi göz göze,

Oturdu önüne, durdu diz dize.

 

Herkesin içinde üç sual sordu;

«Îman nedir, bana söyle!» diyordu.

 

Etraflıca îzah etti îmânı,

Kimsenin kalmadı bunda gümânı.

 

Dedi: «Îman inanmaktır Allâh’a,

Sonra meleklere, rusülullâha.

 

Mevlâ edecekse kuluna hitap,

Peygamber eliyle gönderir kitap.

 

Bütün baslangıcın vardır bir sonu,

Dünyanın sonrası âhiret günü.

 

Kıyâmetten sonra mahşer kurulur,

Burada yapılan her şey sorulur.

 

Bütün canlar o gün kalkar dirilir,

Ödül, ceza neyse; hepsi verilir.

 

İnanmak şart elbet bunda kadere,

Kadere teslim ol, düşme kedere.

 

Hayırı ve şerri yaratan Allah,

Mülk O’nun, güç O’nun derim eyvallah.»

 

Adam dedi: «Evet, doğru söyledin,

Îmânı vuzuhla beyan eyledin.

 

Şimdi ‘İslâm nedir?’ onu da anlat,

Bunun hakkında da ver bir îzahat.»

 

«Tevhid ve şahâdet onun girişi,

Bunlarla müslüman olur bir kişi. 

 

Şahâdetten sonra gerektir namaz,

‘Müslümanım!’ diyen olmaz bî-namaz.

 

Ramazan ayında oruç tutmak var,

Onunla dökülür bütün günahlar.

 

Zengine gerektir malından zekât,

Onunla çoğalır kazancı kat kat.

 

Ömürde bir defa hacca gitmeli,

Vakfe yapıp beyti tavaf etmeli.»

 

Adam dedi: «Doğru söyledin sözü,

Ez cümle böyledir İslâm’ın özü.»

 

«Şimdi söyle bana, nedir ki ihsan?

Onu anlatmaya yeter mi lisan?»

 

«İhsan, ibâdette öze yetmektir,

Hakk’ı görür gibi kulluk etmektir.»

 

İdrâk almaz, gözler göremez O’nu,

Her nerede olsan, O görür seni.

 

Dedi ki: «Bunda da doğrudur sözün,

Kıyâmet hakkında ne bilir özün?»

 

«Deliller istersen verem Kur’ân’dan,

Sorulan bilgili değil sorandan.

 

Kalkınca anaya-babaya hürmet,

Çobanlar şehirde yığınca servet.

 

Ne zaman ki iş ehline verilmez,

Kıyâmet yakındır, karşı durulmaz.»

 

Sualler, cevaplar burada bitti,

O adam meclisten kalktı ve gitti.

 

Sordu, tasdik etti sorduğu işi,

Bizi hayretlere koydu bu kişi.

 

Rasûlullah dedi: «Kimdi bu gelen?

Var mıdır bu işin sırrını bilen?»

 

Dedik: «Biz bilmeyiz elden ne gelir?

Allah ve Rasûlü gerçeği bilir.»

 

Dedi ki: «O gelen Cebrâil idi,

Size dîninizi tebliğe geldi.»”