“EY İNSANLAR! GELİNİZ, DİNLEYİNİZ, BELLEYİNİZ, İBRET ALINIZ!”
Prof. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com
BİR HADİS:
عَنْ أَسْمَاءَ بِنْتِ عُمَيْسٍ الْخَثْعَمِيَّةِ قَالَتْ :
سَمِعْتُ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ يَقُولُ :
«… بِئْسَ الْعَبْدُ عَبْدٌ سَهٰى وَلَهٰى وَنَسِىَ الْمَقَابِرَ وَالْبِلٰى بِئْسَ الْعَبْدُ عَبْدٌ عَتَا وَطَغَى وَنَسِيَ الْمُبْتَدَا وَالْمُنْتَهٰى…»
Esmâ bint-i Umeys el-Has‘amiyye’nin işittiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“…(Gaflete) dalan, gülüp oynayan, kabirleri ve toprak altında çürümeyi unutan kul ne bedbahttır!
Azan, haddi aşan, nereden geldiğini ve nereye gittiğini unutan kul ne bedbahttır!..” (Tirmizî, Sıfâtü’l-kıyâme, 17)
BİR MESAJ:
“Ey mü’min kardeşim! Kâinata ibret nazarıyla bak!”
“…Ey akıl ve basîret sahipleri ibret alın!” (el-Haşr, 59/10)
Fahr-i Kâinât Efendimiz’e risâlet vazifesi verilmeden birkaç yıl önceydi. Câhiliyye döneminin iki meşhur panayırından biri olan Ukâz panayırı, yüzlerce insanla dolup taşmıştı. Kalabalığın arasında pek çok şair ve hatip vardı. Bunlardan biri de Necrân bölgesinin meşhur hatiplerinden Kuss bin Sâide idi.
Kuss bin Sâide; İyâd kabîlesinin reisi olup, câhiliyye devrinde Cenâb-ı Hakk’ın kalplerine hidâyet lutfettiği bahtiyar kullarından biriydi. Diyar diyar dolaşarak insanları putlardan uzak tutmaya çalışıyor, öldükten sonra dirilmeye inanmaya davet ediyordu.
İşte Kuss bin Sâide; Ukâz panayırında toplanan kalabalığın arasından, kızıl tüylü bir deve üstünde, yüz yaşını aşmış ve yaşlılıktan iki büklüm olmuş hâliyle, kendisini pür dikkat dinleyen insanlara -hakikatte bütün insanlığa- gür ama vakarlı sesiyle şöyle seslendi:
“Ey insanlar!
Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız!
Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur.
Yağmur yağar, otlar biter; çocuklar doğar, anaların-babaların yerini tutar. Sonra hepsi mahvolur gider. Vukuâtın ardı arkası kesilmez; hepsi birbirini takip eder.
Dikkat edin, söylediklerime kulak verin! Gökten haber var, yerde ibret alacak şeyler var!
Yeryüzü serilmiş bir döşek, gökyüzü yüksek bir tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur. Gelen kalmaz, giden gelmez. Acaba vardıkları yerden memnun oldukları için mi orada kalıyorlar; yoksa alıkonulup da uykuya mı dalıyorlar?!.
Yemin ederim; Allâh’ın indinde bir din var ki, şimdi bulunduğunuz dinden daha sevgilidir.
Ve Allâh’ın gelecek bir Peygamber’i var ki, gelmesi pek yakındır. O’nun gölgesi başınızın üzerine düştü.
Ne mutlu o kimseye ki, O’na îmân edip de, O dahî ona hidâyet eyleye!
Vay o bedbahta ki, O’na isyan ve muhalefet eyleye!
Yazıklar olsun ömürlerini gaflet içinde geçiren ümmetlere!
Ey insanlar!
Gafletten sakının! Her şey fânîdir, ancak Cenâb-ı Hak Bâkî’dir. Birdir, şerîk ve nazîri yoktur. İbâdet edilecek yalnız O’dur. O doğmamış ve doğurmamıştır.
Evvel gelip geçenlerde bizler için ibretler çoktur.
Ey İyâd kabîlesi! Hani babalarınız ve dedeleriniz? Hani müzeyyen kâşâneler ve taştan hâneler yapan Âd ve Semûd?
Hani dünya varlığına mağrûr olup da kavmine hitâben; «Ben sizin en büyük Rabbinizim!» diyen Firavun ve Nemrut?
Bu yer; onları değirmeninde öğüttü, toz etti. Kemikleri bile çürüyüp dağıldı. Evleri de yıkılıp ıssız kaldı. Yerlerini şimdi köpekler şenlendiriyor. Sakın onlar gibi gaflet etmeyin. Onların yolundan gitmeyin. Her şey fânî, ancak Cenâb-ı Hak Bâkî’dir.
Ölüm ırmağının girecek yerleri var, ama çıkacak yeri yok!.. Küçük-büyük herkes göçüp gidiyor. Herkese olan bana da olacaktır.”
Kuss bin Sâide; bu pek ibretli ve hikmetli konuşmasını yaptığı esnada, yakında geleceğini haber verdiği Peygamber’in kendisini dinleyenler arasında olduğundan habersizdi.
Kısa süre sonra Kuss, vefât etti. Aradan çok geçmeden Hâtemü’l-Enbiyâ Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e peygamberlik geldi. Kuss bin Sâide geleceğini müjdelediği peygamberi göremeden bu dünyadan göçmüştü, ama ailesine ve kabîlesine bunu emânet olarak bildirmişti.
Kuss bin Sâide’den sonra İyâdoğulları’nın reisi olan Cârûd bin Alâ, selefi gibi muvahhid ve Hazret-i İsa’nın dînine mensup biriydi. Cârûd, Kuss bin Sâide’nin kendilerine anlattığı âhirzaman peygamberinin vasıflarını öğrenmek üzere kavminin ileri gelenleriyle birlikte Rasûlullah Efendimiz’in huzûruna çıktılar. Cârûd, sordukları soruların cevabını Peygamber Efendimiz’den alınca;
“–Seni Hak peygamber olarak gönderen Allâh’a yemin ederim ki, Sen’in vasfını İncil’de buldum. Sen’i, Meryem’in oğlu müjdeledi. Sana selâm olsun ve Sen’i gönderen Allâh’a da hamdolsun. Elini uzat!” dedi ve kelime-i şahâdet getirip müslüman oldu:
“Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enneke Rasûlullah.”
“Ben şahâdet ederim ki, Allah’tan başka ilâh yoktur ve Sen Allâh’ın Rasûlüsün.”
Fahr-i Kâinât Efendimiz, bu durumdan ziyadesiyle memnun oldu ve sordu:
“–İçinizde Kuss bin Sâide’yi bilen var mı?”
Cârûd şöyle cevap verdi:
“–Elbette yâ Rasûlâllah! Hepimiz onu biliriz. Hususan ben, hep onun yolunda gidenlerdenim.”
Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
“–Kuss bin Sâide’nin, Ukâz panayırında deve üzerinde; «Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur!» diyerek okuduğu hutbe hiç hatırımdan çıkmaz.”
Sonra;
“–Bu hutbeyi okuyabilecek kimse var mı?” diye sordu.
Orada hazır bulunanlardan Hazret-i Ebûbekir –radıyallâhu anh- hemen öne çıkarak;
“–Yâ Rasûlâllah! O gün Ukâz panayırında hazır bulunanlar arasında ben de vardım. Kuss bin Sâide’nin söylediği sözler hep hatırımdadır. Müsaade buyurursanız okuyayım.” dedi ve hutbeyi baştan sona kadar okudu.
Daha sonra, gelen heyetten bir kişi ayağa kalkarak Kuss’un şiirlerinden birkaçını okumaya başladı.
Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Kuss bin Sâide hakkında şöyle buyurdu:
“–Allah Kuss’a rahmet eylesin, kıyâmet gününde, onun ayrı bir ümmet hâlinde diriltileceğini umarım.”
Rabbimiz, kâinâta ibret nazarıyla bakmamızı nasip ve müyesser eylesin!..
Rabbimiz, cümlemizi ölümden ibret alan sâlih kullarından eylesin!..
Rabbimiz, muvahhid Kuss bin Sâide’ye de rahmetiyle muâmele eylesin!..
Âmîn…
_________________
(Not: Bu çalışma İbn-i Hişâm, Sîre; İbn-i Sa‘d, Tabakāt; Taberî, Tarih; İbn-i Kesîr, el-Bidâye gibi İslâm tarihi kitaplarından derlenmiştir.)