MİKRO ORDULAR

Ömer Sâmi HIDIR samihidir@gmail.com

 

 

Niyâzî-i Mısrî ne güzel söyler: 

 

Bir göz ki onun olmaya ibret nazarında,

Ol sâhibinin düşmanıdır baş üzerinde.

 

O hâlde gözlerimiz; her şeye ibret nazarı ile bakmalı, hikmeti aramalı, insanlığın dershânesi olan şu kâinattaki bin bir hazırlığı, nizâmı, intizâmı görmeli.

 

Kâinâtın her ölçeğinde kendine göre bir hayat ve canlılık mevcut. Yıldızların ve galaksilerin de bir serencâmı var, atomların ve daha küçük parçacıkların da. 

 

İnsan ise kendine kıyasla sonsuz büyük ve sonsuz küçük olan bu iki ucun ortasında. Her iki ciheti de temâşâ etmekte. 

 

Bir de kendi vücudu var, o da ibretlerle dolu… 

 

Aslında dünyadaki canlıların üçte ikisi, gözle görülemeyecek kadar küçük canlılardan oluşmakta. Yani; «Denizdeki balıklardan çok, suda bakteri var.» diyebiliriz. Bir bardak tatlı suda 200 milyon bakteri var…

 

Bakteriler bölünerek çoğaldığı için sayıları katlanarak artar. Bir tek bakteri hücresi, uygun beslenme ortamını bulursa gelişir ve iki tane olur. 

 

Meselâ; E. coli gibi bazı türler, uygun ortam şartlarında 20 dakikada bir bölünür! Bu, inanılmaz bir çoğalma hızıdır. Her 20 dakikada sayısı ikiye katlanır. Bu durumdan yola çıkarak yapılacak bir hesap, bize acayip bir netice verir:

 

Eğer ki E. coli bakterileri bu şekilde sürekli çoğalsaydı ve bu herhangi bir sebeple durdurulamasaydı; tek bir bakteriyle başlayan çoğalma zinciri neticesinde, 40 saatte tüm dünyadaki insanlar olarak boynumuza kadar bakteriye gömülürdük!1

 

Ama kâinatta muhteşem bir denge olduğu için, böyle bir durumun oluşmasına müsaade edilmez.

 

MİKRO ÂLEM

 

Saç telinden çok daha küçük olan bu canlılar; evet görünmüyorlar ama, bizim için hayâtî derecede önemli vazifeleri var.

 

Meselâ; atmosferdeki oksijenin yarısını bakteriler üretmekte.

 

Toprak; -âdeta- bir kimya lâboratuvarı, orada çalışan kimyagerler ise bakteriler. Toprağın bir gramında 40 milyon bakteri bulunmakta. Onlar sayesinde; düşen yapraklar, ölen tüm canlılar tekrar toprak olmakta. Aksi hâlde ormandaki dönüşüm olmayacak, her şey bozulmadan durup üst üste birikecekti. 

 

•Topraktaki bazı bakteriler azotu tutar ve baklagillerin yetişmesine imkân sağlar. 

 

•Aşıların tümü bakterilerden istifade edilerek hazırlanır.

 

•Onlar olmadan yoğurt ve ekmek yapamaz, şehir sularını arıtamayız. 

 

•Yağmur sonrası meydana gelen toprak kokusu da aslında bir tür bakteriden gelmektedir.

 

•İnsan vücudunda da hayâtî vazifeleri var bakterilerin.

 

Her insanın vücudunda, o kişinin hücre sayısından daha fazla sayıda bakteri bulunmakta. İnsan vücudundaki hücreler; oran olarak % 43’e tekabül ederken, % 57’si bakteri hücrelerinden oluşmakta. 

 

Vücut ağırlığımızın bir buçuk kilosuna denk gelen bakteriler, bağırsaklar başta olmak üzere birçok bölgede yer alır. Meselâ, ağzımızın içinde milyarlarca faydalı bakteri bulunur. Cildimizde ve gözümüzde de bolca vardır. 

 

•Yediğimiz yemeği sindirmede,

 

Zararlı bakterilerle mücadele etmede,

 

•Bağışıklığı güçlendirmede,

 

•Böbrekte ve safrada oluşabilecek taşları eritmede,

 

ve B grubu vitaminleri üretmede bize yardımcı olurlar. 

 

Peki nereden geliyor bu bakteriler bize? Onlarla olan yol arkadaşlığımız, anne karnında iken başlıyor. Doğduktan sonra anne sütünden de alıyoruz. Daha sonra da bir ömür; çevremizden, dokunduğumuz her yerden alıyoruz onları.

 

Bağırsak florası o kadar önemli ki; bebek daha doğar doğmaz anne sütü içerisindeki bakteriler bebeğe aktarılmakta ve anne sütündeki şeker, bebekten çok bebeğin içindeki bakterilerin gelişmesi için ilâhî bir formülle anne sütüne dâhil olmakta. Böylece onlar da bebeğin içerisinde çoğalıp gelişmekte. 

 

Dikkat edilirse bebekler, ellerine aldıkları her şeyi ilk hamle olarak ağızlarına götürür. Böylece biz anlamasak ve çok da hoşumuza gitmese de, ağız içi bakterileri çeşitlenip zenginleşir. Bu, bağışıklığa destek olur. Kasıtlı değil, kendi seyrinde bir reflekstir bu. Anne-babanın gözü de hep üzerindedir bir taraftan. 

 

Yine aynı şekilde Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, yere düşen gıdâların üç defa üflenip besmele ile yenmesini tavsiye etmekte. Bu da bize bir rahmet ve şifâ vesilesidir.

 

Anadolu sofralarının âdetidir, yemek büyük bir siniye konur ve aynı kaptan beraber yenilen bu gıdâlar, zenginliği ve şifâyı devam ettirir. 

 

Tabiî ki günlük hayattaki temizlik hususundan taviz veremeyiz. Çünkü patojen denilen zararlı bakteriler, sayıca az olsa da her yıl milyonlarca insan bu sebeple hastalanmaktadır.

 

Ancak sağlıklı insanların içinde, çeşitli ve dengeli bir bakteri ortamı vardır. İçinde iyi bakteriler bulunan ve o canlıların sayısını artıran insanların, daha sağlıklı olduğu görülmüştür. Şu an sebebini anlayamadığımız birçok hastalığın kaynağı, beslenme hususunda nebevî ölçülere riayet etmemektir. 

 

Bakterilerin bizim anlamakta zorlandığımız bazı hayret verici özellikleri vardır. Meselâ, yaklaşan kış mevsimini hissedip hazırlık yaparlar.2 Bunu günlerin uzayıp kısalmasından anladıkları düşünülüyor. 

 

Kendi aralarında irtibat kurarak, tek hücreli oldukları hâlde çok hücreli canlılar gibi ortak hareket edebilirler. Bu, kimyevî sinyal moleküllerinin paket olarak gönderilmesi ile sağlanmaktadır.3 Bu mesaj doğrudan bir işe dönüşmekte. Antibiyotikler de bir nevi bunu yapıyor. Dilinden anlayan bakterilere; «Kendini öldür!»4 komutu vermiş oluyor. Ancak, zararlı bakterilerin yanında faydalı olanlar da ölüyor veya zayıflıyor.

 

Bazı mecrâlarda sağlık hususunda insanın hedefi; «Sağlıklı bir şekilde yaşlanmak!» olarak servis ediliyor. Bu hedef çok dar ve sığ bir anlayışın eseri. Sıhhat, maddî ve mânevî bir bütündür. Sıhhat, ten rahatı değildir. Gerçek sıhhati yakalamak isteyenler, ancak İslâm’ın koyduğu düsturlara riâyet ederek buna mazhar olabilirler. 

 

İlâhî nizamı idrak eden gönüller, denge ve huzurun ancak bu istikamette olduğunu bilirler.

 

Bizi Hakk’a ve hakikate yaklaştıran tefekkür demleri ne büyük bir nimettir. Bizi uçsuz bucaksız olan tefekkür deryâsına dalacak akıl ile yaratan ve mikro âlemdeki sayısız canlıyı bizim hizmetimize veren Rabbimiz’e hamd olsun… 

 

____________________________

 

Eğer-bakteriler-ölümsüz-olsaydı-40-saat-içinde-boğazımıza-kadar-bakteriye-gömülürdük.

 

www.trthaber.com/haber/bilim-teknoloji/bakteriler-mevsim-değişimini-öngörerek-hazırlık-yapıyor

 

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2342910 Bakteriler arası bu iletişim «Quorum Sensing» olarak tanımlanmaktadır.

 

Biz bu; «Öl!» toksik mesajını kopyalayıp antibiyotik üretiyoruz. Ali Rıza AKIN (Mikrobiyolog)