NASIL GÖRDÜLER, NASIL YANSITTILAR? -2-

Hasan TOPBAŞ hasantopbas87@gmail.com

 

Geçen ay idrâk ettiğimiz «Regāib» ve «Mîrâc-ı Nebî» gecelerinin; bir vakitler, medeniyetimizin matbûat hayatına yansıyan akislerinden bazı hoş misaller vermiştik.

 

Bu ay ise hepimizin malûmu, Şâban ayının 14. gününü 15. gününe bağlayan gece (13 Şubat 2025 Perşembe) «Berat Gecesi» olarak idrâk edilecek olup, lügatte; 

 

Berâe/berâet (البرائة) kelimesinden türetilerek; «iki şey arasında ilişki olmaması, kişinin bir mükellefiyetten kurtulması veya yükümlülüğünün bulunmaması» mânâlarına gelmektedir. 

 

Nitekim, Şâbân’ın on beşinci gecesinde; müslümanların Allâh’ın affı ve bağışlaması ile günah yükünden kurtulacağı umularak, bu geceye Berat gecesi denilmekle beraber, Arapça eserlerde; «Şâbân’ın ortasındaki gece», «mübârek gece», «rahmet gecesi» ve «sak (الصك = belge) gecesi» şeklinde isimlendirmelere de rastlanmaktadır.

 

Bazı âlim ve müfessirler, Duhan Sûresi’nin 3’üncü âyetinde zikredilen;

 

“… O mübârek gecede, her hikmetli iş katımızdan bir emirle ayırt edilir.” ifadesinin Berat gecesini işaret buyurduğu kanaatine varmakla birlikte, yine bu gecenin ehemmiyetine binâen Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:

 

“Allah Teâlâ, Şâban ayının on beşinci gecesi (kullarına rahmetle) nazar eder. Müşrikle, müşâhin (kindar, bencil kimse) bu aftan yararlanamazlar.” (İbn-i Mâce, İkāmetü’s-salât, 191 [ I, 445], Hadis no: 1390) 

 

“Allah Teâlâ -rahmetiyle- Şâbân’ın on beşinci gecesi dünya semâsına tecellî eder ve Kelb kabîlesi koyunlarının kılları adedinden daha fazla kişiyi bağışlar.” (Tirmizî, Savm, 39; İbn-i Mâce, İkāmetü’s-salât, 191)

 

“Şâbân’ın ortasındaki gece ibâdet ediniz, gündüz oruç tutunuz. Allah o gece güneşin batmasıyla dünya semâsına tecellî eder ve fecir doğana kadar; «Yok mu Ben’den af isteyen onu affedeyim, yok mu Ben’den rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musîbete uğrayan ona afiyet vereyim, yok mu şöyle, yok mu böyle!» der.” (İbn-i Mâce, İkāmetü’s-salât, 191)

 

OSMANLI MATBÛATINDAN BAZI MİSALLER

 

Üst kısımda verdiğimiz kısa bilgilendirmenin ardından, dilerseniz, Devlet-i Aliyye devrinde «Leyle-i Berat»a yer vermiş bazı dergi/gazete nüshalarından bahsedelim:

 

İlk örneğimizi, devir itibarıyla, idarî yönden bize bağlı olmamasına rağmen gönül cihetinden bağını devam ettiren Kāhire’de; “Şimdilik haftada bir neşrolunur, siyâsî, ilmî ve edebî cerîde-i millîyedir.” mesajı ile yayınlanan «Türk» Gazetesi’nden vereceğiz.

 

Adı geçen cerîdenin 22 Şâban 1321 (13 Kasım 1903) tarihli nüshasında, «Resm-i Tevzî» (Dağıtım Merasimi) başlığı ile okuyucuya duyurulan habere göre;

 

Geçen hafta dağıtımına başlanan ilk sayının; özellikle, mübârek Berat gecesine ve aynı zamanda 1. Kosova Zaferi’nin hicrî 530. sene-i devriyesine teberrüken denk getirildiğine vurgu yapılarak, bundan ötürü duyulan sevinç ise o günün lisânına göre şöyle kayda geçirilmiştir:

 

Leyle-i celîle-i Berat ve Kosova muzafferiyet-i uzmâsının beş yüz otuzuncu sene-i devriyesi gibi dînî ve millî iki büyük ve mübârek şeref ve şânın hulûl ve telâkkîsine müsâdif olan Şâbân’ın on beşinci geçen Perşembe gecesi teyemmünen ve teberrüken «Türk»ün ilk nüshasının resm-i tevzîi icrâ kılındı.”

 

(Yüce Berat gecesi ve büyük Kosova Zaferi’nin 530. sene-i devriyesi gibi dînî ve millî iki büyük ve mübârek, şeref ve şânın idrâk edilmesini, aynı güne denk gelişi ile temin eden Şâbân’ın geçen perşembe gecesinin hayır ve bereketine istinâden, «Türk»ün ilk nüshasının dağıtımına başlanmıştır.)

(Kāhire/Türk Gazetesi’nin 22 Şâban 1321 tarihli nüshası)

 

Diğer bir haber kaydını ise, o zamanlar sınırlarımız dâhilinde olan Filibe’de 1900’lü yılların ilk senelerinde faaliyet göstermiş olup, yayın usûllerini; “Pazartesiden mâadâ (hâriç) her gün çıkar «Rumeli» ilâvesidir.” şeklinde belirten «Balkan» Gazetesi’nden vermek isteriz;

 

Rûmî 20 Eylül 1322 (3 Ekim 1906) tarihli nüshanın «Dâhilî» alt başlıklı kısmında verilen haberde şu ifadeler görülmektedir:

 

“Dün akşam Leyle-i Berat olduğu münâsebetle Filibe minârelerinde kandiller yanmış, yanan kandillerin, Ramazânü’l-Mübârek hulûlünü tebşîr eden eşi‘a-yı nûr-â-nûru kulûb-i İslâm’a bir sürûr u neşât bahş eyliyordu.”

 

Mevlâ, nice böyle mübârek gecelerin hayırlı günlerde idrâkini âlem-i İslâmiyet ve insâniyete nasib ve müyesser etsin.

 

(Hulâsa; Berat gecesi münasebetiyle Filibe minarelerinde yakılan kandillerin, mübârek Ramazân’ın gelişini müjdelemek için yaydığı nurlu ışıklar, müslümanların kalplerine bir sevinç ve neşe ihsân ediyordu.) denilmektedir.

(Balkan-Filibe Gazetesi’nin bahsi geçen nüshaya ait sûreti)

 

BU DEFA, GÜNÜMÜZ EDEBİYATINDAN

 

“Muhteşem bir mâzîden, ihtişamlı yarınlara” şiârı ile yirmi senedir yayın hayatına devam etmekte olan mecmûamızın, yazı işleri müdürlüğü vazifesini deruhte etmesinin yanı sıra, aruz vezninin günümüz temsilcilerinden olup, aynı zamanda;

 

Ecdâdımızın, gerçekleşen mühim hâdiseleri kayıt altına alma hususunu âdeta bir sanata dönüştürdüğü «manzûmeler ile tarih düşürme» geleneğinin yaşatılması için de gayret gösteren, şair-yazar Mustafa Âsım KÜÇÜKAŞCI’nın (Tâlî) Berat gecesi ile alâkalı kaleme aldığı kıtalar ile yazımızı nihayete erdirelim;

 

BERAT KUŞLARI…

 

Biz ki cennet kuşlarıydık, burda hicrân içreyiz,

Ehl-i îmânız evet, dünyâda zindân içreyiz,

Ey Şefîa’l-Müznibîn, imdâd edersen din günü,

Nâr-ı ukbâdan berât almak ve uçmak üzreyiz!

 

vezni: fâilâtün / fâilâtün / fâilâtün / fâilün

 

O BÜYÜK MAHKEMEDE…

 

Söylerken amel defteri, ah ben ne derim?

Her cürmüme şâhit; kulağım, göz ve derim,

Rahmeyle İlâhî, o büyük mahkemede;

Lutfunla berâat edemezsem n’iderim?

 

vezni: mef’ûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûl

 

İLÂHÎ İMZA…

 

Bu kandil, aşk ile nurlandırıp hayâtımızı,

Vesîlemiz olarak sağlasın necâtımızı,

Duâ, niyâz edelim Hak, bu çok mühim gecede,

Gafûr, Rahîm diye imzâlasın berâtımızı!

 

vezni: mefâilün / feilâtün / mefâilün / feilün

 

HÜKÜM GECESİ

 

Uyur mu onca günahıyla kul, hüküm gecesi;

Kıyamda durmalı tâ fecre dek, düğüm gecesi.

Niyâzımız: Bu gün olsun; berât için mîlât,

Cahîmden de berâat için dönüm gecesi.

 

vezni: mefâilün / feilâtün / mefâilün / feilün

 

          (fa’lün)

 

BERÂTIN SEHERİ…

 

Bu seher vakti atılmakta ilâhî imzâ,

 

İnceden inceye her şey yazılır bahtımıza…

 

Dilerim rahmeti bol, affı geniş Mevlâ’mdan;

 

İki dünyâda da biz kullara rıdvânı yaza!..

 

vezni: feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün 

 

           (fâilâtün)                               (fa’lün)

 

Cenâb-ı Hak cümlemizi, beratını selâmet üzere alabilenlerden eylesin!..