DR. AYKUT MERİÇ

Mehmet MENCET

 

 

Hafta geçmiyor ki çevremizdeki dostlarımızdan biri hazan yaprağı gibi dökülüp, dünyamızdan ayrılıp hüzün, acı ve özlemle gerçek hayata gitmesin.

 

30 Ocak 2025 günü Dr. Aykut MERİÇ Ağabey de ebedî hayata göçtü. Aykut Ağabey, Uluborlu olup yıllardır Antalya’da başhekimlikte dâhiliye uzmanı olarak çalıştı.

 

Yaşayışıyla, hâliyle, bize örnek oldu, hizmetlerini gösterdi.

 

İzmir’den merhum Dr. Dursun Ağabey gelirdi. Aykut Ağabeyin evi ile Dursun Ağabeyin kızının evleri komşu olunca, ondan aldığı heyecanla, fedâkârlıkla hizmete koşardı.

 

25-30 yıl önce İstanbul Aksaray’da babasından üç katlı bir ev kaldı;

 

“–Benim ve çocuklarımın birer evi var, senin İstanbul’da tanıdıkların vardır. Onlara söyleyelim, ben bu daireyi bağışlamak istiyorum.” dedi.

 

O yıllarda vakıf işleriyle meşgul olan Osman Hocamıza telefon ettik. Vasıtalarıyla Hüdâyî Vakfı’ndan yetkili bir ağabey geldi. Noterden gerekli işlemler yapıldı. Bu daire Azerbaycan Bakü’de bir mescid ve Kur’ân kursu inşasına vesile oldu.

 

Bu hayrâtını çocuklarına bile anlatmamış. Cenazeye geldiklerinde söylediğim zaman; çok sevindiler, şaşırdılar.

 

Bu konu için bana;

 

“–Lütfen kimseye duyurmayalım. Ben utanıyorum!” derdi. Vefatından sonra paylaşmak istedim.

 

Yakın oturuyorduk. Bazen pazarda yenge ile beraber dolaşırken karşılaşırdık. Hemen elini kolundan çıkarır, birdenbire değişir, esas duruşa geçer bir tavır alırdı. Ben de;

 

“–Ben mahcup oluyorum. Siz benim Ağabeyimsiniz!” derdim.

 

O ise;

 

“–Ben bunu size yapmıyorum, sizi görünce mürşidim aklıma geliyor, onu görsem bu hürmeti göstereceğim gibi size de gösteriyorum.” deyip samimî hürmet tavrını açıklardı.

 

Hassâsiyetiyle alâkalı bir hâtıram da şu oldu:

 

Emekli olunca özel bir hastahânede dâhiliye uzmanı olarak çalışmaya başladı. Ancak orada gereksiz tahliller istenmesi üzerine;

 

“–Bu normal değil, insanlara eziyet. Helâl para değil bu!” dedi ve oradan ayrıldı.

 

Eşi Asiye Hanım da çok muhterem bir ablamız. Bir zamanlar babaanneye, arkasından kayınvalideye, daha sonra da son dönemlerinde sağlığı bozulan Aykut Ağabeye o kadar güzel baktı ki, her zaman şükür hâlindeydi;

 

“–Bu benim vazifem, inşâallah iyi olacak!” diyerek, severek, çok büyük fedâkârlıklar göstererek baktı. Allah râzı olsun, Allah hepimizi sâlihlerden eylesin. Güzel insanlarla karşılaştırsın. Arkanızdan şâhitlik edecek güzel kardeşler bıraksın. Âmîn

 

Hiç tanımadığı insanlar bile; hatimler, duâlar gönderdiler.

 

Hiç kimseyi boş vermeden; sürekli şefkatle, ilgi ve sevgiyle kuşatıp sarmak gerekiyor. Aramak; acısını paylaşmak, sevincine ortak olmak îcap ediyor.

 

Velhâsıl; Hak yolculuğunun gereğini yapıp, dünya ve âhiret mutluluğuna nâil olmaya çalışmak. Dünyayı yaşanır hâle getirmek. Çevresi için emin olabilmek, güzellikleriyle örnek olabilmek, aranılır bir insan olabilmek…

 

Doğum ve yaşamak kadar, ölüm de hayatımızın bir parçası olsa da ölümü hiç kimse anmak istemiyor. Ölüm, hayatta yaşanabilecek en ağır acı gibi görünse de;

 

“Her nefis ölümü tadacaktır.”(Âl-i İmrân, 185; el-Enbiyâ, 35; el-Ankebût, 57)âyet-i kerîmesi bize hatırlatıyor. Doğduğumuz zaman dünyaya hiçbir şey getiremediğimiz gibi, ölürken de hiçbir şey götüremeyiz.

 

Bir Arap şiirini Seyrî ne güzel tercüme etmiş:

 

Yâdında mıdır hiç doğduğun gün,

Sen ağlar iken gülerdi âlem!

Bir ömür sür ki, olsun ölümün

Sana tebessüm, ellere mâtem!

 

“Ölümü özüne sevdir, nasıl olsa gelecek.” buyurmuş Hazret-i Ebûbekir.

 

Ölenler ölümü bilmez, ölüm kalanlar içindir. Ölüm insanlar için en büyük vâizdir. İbret almasını bilene.

 

Yûnus Emre ne güzel buyurmuş:

 

Ana rahminden geldik pazara,

Bir kefen aldık döndük mezara.

 

Hazret-i Mevlânâ:

 

“Allah ile olduktan sonra ölüm de hoştur ömür de hoştur.”

 

Ölüm hikmetine dair bazı sözler paylaşalım:

 

Ölüm son uyku değil, son uyanıştır.

 

Her canlıya ölüm vardır; insan ölür, ama ölmeyen insanlıktır.

 

Sevenler sevdiklerini gönüllerinde taşırlar. Gönül han değil dergâhtır. Hiç bilmeyiz sıra kimin, aramızda gezer ölüm.

 

Ölüm hayata vedâ değil, sonsuzluğa açılan bir kapıdır.

 

Hizmet yolunda saçını sakalını ağartan; halka samimî duygularla, gecesini gündüze katan insanların kalplerinde, ölmeyen bir sevgi inşâ ederler.

 

Her kim ölülerden nasihat, öğüt ve ibret almazsa, artık ona hiçbir şey fayda vermez.

 

Her doğum; bir meleğin dünyaya inişi, ölüm ise cennete geri dönüşüdür.

 

Her doğum, bize hayatın güzelliklerini hatırlatır; her ölümse, bu güzelliklerin ne kadar kıymetli olduğunu…

 

Allâh’ım! Aklımızı alıp bedenimizi, îmânımızı alıp canımızı bırakma! Dünyada gönül azâbı, âhirette kabir azâbı gösterme! Âhir ve âkıbetimizi hayırlı eyle, şehidlik mertebesine erdir, evliyâlar defterine kaydeyle! Teneşirde dönenlerden, kabirde gülenlerden eyle Rab!..