Hoş Geldin, Bereket Getirdin EY ŞEHR-İ RAMAZAN!
Prof. Dr. Mustafa CANLIcanli20@hotmail.com
BİR HADİS:
عَنْأَب۪ىهُرَيْرَةَقَالَرَسُولُاللّٰهِصَلَّىاللّٰهُعَلَيْهِوَسَلَّمَ :
«هُوَشَهْرٌأَوَّلُهُرَحْمَةٌ،وَأَوْسَطُهُمَغْفِرَةٌ،وَاٰخِرُهُعِتْقٌمِنَالنَّارِ»
Ebû Hüreyre –radıyallâhuanh-’tan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Ramazan ayının evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden âzâd olmaktır.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân, III, 306)
BİR MESAJ:
“Ey mü’min kardeşim! Ramazan ayının kıymetini bil! Unutma ki geçen sene Ramazân’ıidrâk eden birçok kardeşimiz, bu sene Ramazan’dan mahrum kaldılar.”
“Oruç Benim içindir. Onun mükâfâtını Ben vereceğim.” (Buhârî, Savm, 2)
Hoş geldin! Bereket getirdin ey şehr-i Ramazan!
Ne de iyi ettin gelmekle. Zira çorak gönüllerimizin sana çok ihtiyacı vardı.
Hoş geldin! Bereket getirdin ey şehr-i Ramazan! Evlerimizi, sokaklarımızı, gönül hânelerimizi şenlendirdin.
Hoş geldin, şeref verdin, bereketle geldin! Ey mübârekşehr-i Ramazan! Senin gelmenle birlikte hânelerimize bereket de indi.
Sahurunla bereket getirdin. Sevgili Peygamberimiz –sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“Sahur yemeği yiyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır.” buyurmaktadır. (Müslim, Sıyâm, 45)
Seher ile geldin, gönüllerimize dokundun. Unuttuğumuz, ihmal ettiğimiz seherle geldin, şeref getirdin, Rabbimiz’in her gün dünya semâsına nidâ ettiği seher vaktinin kıymetini bize hatırlattın. Zira Sevgili Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Gece kalkmaya gayret edin! Çünkü o, sizden önceki sâlih kimselerin âdeti ve Allâh’a yakınlık vesilesidir.”(Tirmizî, Deavât, 101)
Hoş geldin ey şehr-i Ramazan! İftarla geldin, iftar sevincini bizlere tattırdın. O iftar ânı ki duâların makbul olduğu bir andır. İftarla geldin, iftar vermenin fazîletini bize öğrettin. Hadîs-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:
“Her kim bir oruçluya iftar yemeği yedirirse, kendisine onun sevâbı kadar sevap verilir. Oruçlunun ecrinden de hiçbir şey eksilmez.”(Tirmizî, Savm, 82)
Hoş geldin ey şehr-i Ramazan!Seninle birlikte gönüllere sekînet indi. Sen geldin diye, şeytan zincirlere vuruldu.
Hoş geldin ey şehr-i Ramazan!Beraberinde Kur’ân ile geldin. Sana aynı zamanda «Kur’ân mevsimi» dendi. O Kur’ân ki bin aydan daha hayırlı bir gecede, senin rahmet ikliminde nâzil oldu.
Hoş geldin ey şehr-i Ramazan! Sen rahmetle geldin hem de rahmet ve merhamete en çok ihtiyacımızın olduğu bir anda geldin, iyi ki geldin ve bizleri rahmet denizine salıverdin.
Hoş geldin ey şehr-i Ramazan!Sen aşkı getirdin. Allah aşkını, Rasûlullah aşkını, Kur’ân aşkını getirdin. Çorak gönüllerimiz, türlü türlü boş sevdaların peşinde perişan olmuştu.
Hoş geldin ey şehr-i Ramazan! Pörsümüş, kül olmuş şu gönlümüze derman olup heyecan getirdin, heyecanla geldin. Sen gelince aşkımız, şevkimiz arttı; senin gelmenle birlikte kardeşlik duygularımız pekişti, kardeş olduğumuzu hatırladık; birbirimizle dayanışma içinde olmamız gerektiğini yeniden anladık:
“Bütün mü’minler kardeştir.”(Bkz. el-Hucurât, 10) ilâhî fermanını bir kez daha gönüllerimize düşürdük.
Hoş geldin ey şehr-i Ramazan!Takvâ ile geldin, takvâyı getirdin! Nitekim yüce Rabbimiz orucun farz kılınmasını insanlara ilân ederken şöyle buyurmuştur:
“Ey inananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sakınasınız, takvâ üzere yaşayasınız diye size de sayılı günlerde farz kılındı…”(el-Bakara, 2/183)
Hoş geldin ey şehr-i Ramazan!Beraberinde hikmeti getirdin, hikmet ile geldin. Hikmet sırlarının açıldığı oruçla geldin. Sabırsızlığın, tahammülsüzlüğün, öfkenin kol gezdiği şu dünyamıza; sabırla geldin, sabrı getirdin. Hadîs-i şerifte;
“Oruç, sabrın yarısıdır.” buyurulmuştur. (İbn-i Mâce, Sıyâm, 44)
Onun için oruç bir sabır imtihanıdır. Oruçlu mü’min, yemekten ve içmekten kendini alıkoyduğu gibi; gıybet, dedikodu gibi fiillerden de kendini alıkoymak durumundadır.
Hoş geldin ey şehr-i Ramazan!Cennetten bir râyiha olan kokunla geldin. Zira;
“Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.”(Müslim, Sıyâm, 164)
Hoş geldin ey şehr-i Ramazan!İmsakla geldin. İmsak; tutmak demek, kendini tutmak, kontrol etmek demek. Yemeden içmeden kendini tutmak, kötü kelâm etmekten, kem gözle bakmaktan kendini tutmak…
Senin gelmenle birlikte nefse hâkim olma kabiliyetimiz gelişti. Nefsimizi arındırmaya bir fırsat verdin, zira oruç her şeyiyle birlikte nefsi arındırmaktır.
Hoş geldin ey şehr-i Ramazan! Kıyamla geldin, sana mahsus olan terâvih namazınla geldin, gece namazından bizleri nasiplendirdin, gönüllerimizi şenlendirdin.
Hoş geldin ey şehr-i Ramazan!İnfakla geldin, cömertlik getirdin… Diğergâmlıkile geldin.
Hoş geldin ey şehr-i Ramazan! Rahmetinle, mağfiretinle geldin, şeref verdin.
Serlevha hadîs-i şerîfimizde Allah Rasûlü –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz; mübârek Ramazan ayının ilk on gününün rahmet günleri olduğunu, ikinci on günün mağfiret günleri olduğunu, üçüncü on gününün de cehennemden âzâd olma günleri olduğunu bildirerek, Ramazan ayının fazîletini beyan etmiştir.
Bu mânâdaRamazân-ı şerîfin ilk on günü rahmet günleridir. Merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbimiz, bu günlerde rahmetini sağanak sağanak yeryüzüne indirir.
İkinci on gün mağfiret günleridir. Rahmet yağmuruyla maddî ve mânevî olarak temizlenen mü’minin, ikinci on günde günahları bağışlanır. Rabbin mağfiretine, affına nâil olur.
Rabbin rahmet ve mağfiretine gark olan mü’min; maddî ve mânevi kirlerden arındıktan sonra, son on günde cehennemden âzâdolan kullar arasına dâhil olur.
Velhâsıl Ramazan ayı; iftarıyla sahuruyla, kıyâmıyla, seheriyle bir mektep gibidir, bize birçok şeyi öğretir, hatırlatır. Kardeşliği, dayanışmayı, infâkı, seheri, gece namazını Ramazan ile birlikte yeniden idrâk ederiz.
Cenâb-ı Hak, bir kudsîhadîs-i şerifte;
“Oruçlunun mükâfâtını Ben vereceğim.” buyuruyor. (Buhârî, Savm, 2)
Rabbimiz; kıldığımız namazları, tuttuğumuz oruçları kabul buyursun.
Rabbimiz, cümlemizi Ramazan ayını hakkıyla yerine getirenlerden eylesin!
Ramazânımızmübârek olsun!
Âmîn…