Deve mi, Domuz mu? 6
Dr. Harun ÖĞMÜŞ
(Manzum Tarihî Tiyatro)
[Endülüs’te Emevî Hilâfeti çökmüş, her il müstakil bir devlet hâline gelmiştir. Hâdise, 466/1074-488/1095 yılları arasında Endülüs ve Mağrip’te geçmektedir.]
ALTINCI SAHNE
(İşbîliye’de bir sokak)
Sahnedekiler: Üç İşbîliyeli.
Şahıslar:
ÜÇ İŞBÎLİYELİ: Halkın görüşlerini yansıtırlar.
(İki İşbîliye’li aralarında konuşur):
1. ŞAHIS:
Elde ettik sonunda Mürsiye’yi
2. ŞAHIS:
Bî-vefâ çıktı amma hercâî
1. ŞAHIS:
Maksadın neyse doğrudan söyle!
Varsa bir duyduğun beyân eyle!
2. ŞAHIS:
Ortalık hâdiseyle çalkanıyor
Haberin yoksa bâri çevrene sor!
1. ŞAHIS:
Çatlatırsın merakla, söylesene!
2. ŞAHIS:
El değiştirdi nazlı Mürsiye!
1. ŞAHIS:
Ne?
Zapteden kim ya?
2. ŞAHIS:
Kim değil, kimler?
El değiştirdi çünkü kaç kez o yer!
İbn-i Ammar, Belec emîriyle
Girdi halkın da yardımıyla ile
1. ŞAHIS:
Çıkarıp sonra İbn-i Ammâr’ı
O herif aldı nazlı dildârı?
2. ŞAHIS:
O değil, önce halvet oldu vezîr!
1. ŞAHIS:
Ne diyorsun? Bu, iftirâ, tezvîr!
O, emîrin vefâlı bir adamı!
2. ŞAHIS:
Ama koltuk değiştirir adamı!
1. ŞAHIS:
Ya nasıl hâkim olmuş İbn-i Reşîk?1
2. ŞAHIS:
Baş vezîr etmek isteyip tahkîk,
Bir gün etrâfa çıkmış az kaleden
1. ŞAHIS:
Ve herif sokmamış tabî
2. ŞAHIS:
Aynen!
1. ŞAHIS:
İşte kalleşliğin netîcesi bu!
Nerdedir şimdi kim bilir?
2. ŞAHIS:
Onu mu?
Duydum Alfonso’nun2 yanında diye!
1. ŞAHIS:
Çok dokunmuştur amma vak’a Bey’e
(İkinci umursamadan devam eder):
2. ŞAHIS:
Düşünen yok didişmenin sonunu
Ümerâ görmüyor, yazık, oyunu:
Kurmuş Alfonso sinsi bir pusu da
Gözü her lâhza bekçisiz koruda!
1. ŞAHIS:
Kuzu postundadır o kurt el-ân
Ama fırsat bulunca vermez aman!
2. ŞAHIS:
Besliyorlar koyunlarında onu
Bu işin hayra çıkmaz amma sonu
1. ŞAHIS:
Sâhi mağlûp olup birâderine
Kaçmamış mıydı beylerin birine?
2. ŞAHIS:
Yâ, çok eğleşti çok, Tuleytula’da
Dîn-i İslâm’a bağlı olmasa da,
Bir hükümdâra eş ağırlandı!
Ona hem bir saray bağışlandı!
Vardı hattâ içinde bir kilise,
Verdiler ihtiyâcı her ne ise!
Ve kral sûikasta uğrayarak,
Tahtı münhal kalınca, şen-şakrak
Tuttu Kastilya’nın hemen yolunu
1. ŞAHIS:
İbn-i Zü’n-Nûn3 geçirdi hem de onu
Vüzerâsıyla tâ hudûda kadar
Var mı dünyâda böyle mihmandar?
2. ŞAHIS:
Ümerâ sözde diplomat geçinir
1. ŞAHIS:
İbn-i Zü’n-Nun da öyle, hep şişinir
2. ŞAHIS:
İyilik etti onca yıl krala
Ama hâlâ haraç verir, hâlâ
Nerde bahsettiğin o diplomasi?
Buna olsun olaydı fâidesi
(O esnada telâşla koşuşan insanlar görürler. Oradan geçmekte olan birine merakla sorarlar):
1. ŞAHIS:
N’oluyor hemşerim nedir bu telâş?
2. ŞAHIS:
Bir soluk al az eğleşip kardaş!
Bu ne sür’at? Peşinde atlı mı var?
3. ŞAHIS: (Durmaksızın)
Atlı var! Siz de durmayın zinhar!
Sarar Alfonso şimdi şehrimizi!
1. ŞAHIS: (Düşünerek)
On yıl evvel de sardı kahpe bizi
2. ŞAHIS: (Telâşla)
Sur dışındaydı kardeşim eyvâh!
1. ŞAHIS:
Yağmalanmakta bağlarım yine âh4
(Devam edecek.)
1 Belec emiri, daha sonra Mürsiye hâkimi.
2 O devirde İspanya’nın kuzeyinde bulunan Kastilya Devleti’nin kralı.
3 Tuleytula emiri.
4 Vezni: feilâtün / mefâilün / feilün
(fâilâtün) (fa’lün)