BIÇAK
İbrahim ŞAŞMA ibrahimsasma@hotmail.com
Ben mahcubum Hâbil’e, Kābil bana sarıldı,
Sen benden de keskinsin, Âdemoğlu bak bana.
Kayalara değdim de, kırk yerinden kırıldı;
İsmail’in boynunu, kestirtmedi Hak bana.
Cellâdın nefesiydim, Azrâil’in «Hû!» sesi,
Cümlenin can evini dediler ki; «Yık!» bana.
Kelebek kanadıydım, yâr yüzünün bûsesi;
İsmail’in boynunu, kestirtmedi Hak bana.
Kātillerin eline düştüğüm günden beri,
Dilim dilim ettiğim ekmek bile tok bana.
Ben oğluyla imtihan etmişim peygamberi;
İsmail’in boynunu, kestirtmedi Hak bana.
Kör bıçak, kanlı bıçak, başka nasıl anıldım?
Bir gün olsun denmedi; «Senin alnın ak!» bana.
İbrahim’den evlâdı, aldım diye yanıldım;
İsmail’in boynunu, kestirtmedi Hak bana.
Bıçak sırtı denildi, can törpüsü yollara,
Zülfikār’a hürmet var, selâm bile yok bana.
Can alan, can koparan bilinmişim kullara;
İsmail’in boynunu, kestirtmedi Hak bana.
Acı söz gibi biçtim, insanın yüreğini,
Ölenle öldürenin, günahını yık bana.
Lime lime ederken, evlerin direğini;
İsmail’in boynunu, kestirtmedi Hak bana.
Hiddete düşenlerin tutunduğu ben oldum,
Akıttığım her kanın, intizârı yük bana.
İbrahim’in elinde, kayıp kendimi buldum;
İsmail’in boynunu, kestirtmedi Hak bana.
Kadı nefesi gibi, ayaz idim, kış idim,
Kemiğe dayanmanın, hazzı elbet çok bana.
Kanatları kırılmış, o gün sanki kuş idim;
İsmail’in boynunu, kestirtmedi Hak bana.