YAVUZ SULTAN SELİM HAN’A KIRK BİR MISRA
CELİL (Halil GÖKKAYA) halilgokkaya@gmail.com
Bir Sultan ki, az rastlanır eşine,
Ulu Hakan, Yavuz Sultan Selim Han!
Düşmüş Çaldıran’da Şâh’ın peşine,
Yazmış destan, Yavuz Sultan Selim Han…
Bir Osmanlı, Osmanlı’nın sâlihi,
Bir cihangir, adâletin tarihi,
Mısır, İran, Afrika’nın fatihi;
Bir kahraman, Yavuz Sultan Selim Han…
Top sesiyle şahlanırken her kır at!
Sanki Hak’tan ona inmiş bir berat,
Sahâbîden sonra, ne tuğ, ne hil‘at;
Yetmez unvan, Yavuz Sultan Selim Han…
Köprü kurmuş Kanunî’li yıllara,
Umut vermiş «Hanefîce» kullara,
Mercidâbık, Antep, nice yollara;
Olmuş revân, Yavuz Sultan Selim Han…
Kanatlanmış yeniçeri, sipahi,
Yol bulunsa zapt edermiş Merih’i!
Mührünü her cenge vurmuş bir dâhî;
Mühr-i zaman, Yavuz Sultan Selim Han…
«Sin, Şın’a» girince, âlim müjdesi,
Ayân olmuş Arabî’nin türbesi,
Hâdimü’l-Harameyn Türk Halîfesi;
Hizb-i Kur’ân, Yavuz Sultan Selim Han…
Sekiz sene süren müşkül saltanat,
Toprağımız nasıl olmuş tam üç kat?
«Selîmî» mahlâslı, sade bir hayat,
Güzel insan, Yavuz Sultan Selim Han…
Efendimiz (s.a.s.) rehber Sînâ çölünde,
Allah (c.c.) adı varmış her an dilinde!
Yenik düşmüş «şîr pençenin» elinde,
Zor imtihan, Yavuz Sultan Selim Han…
Bir mihman ki, elli yılın Yavuz’u,
Bir tûfan ki, zaferlerin mahmuzu!
Sendin ağzımızın, biberi tuzu,
Darda Tûran, Yavuz Sultan Selim Han…
Bir umman ki, ne söylesem nâfile,
Her hâliyle misal olur Celil’e,
Beş yüz yıldır ağlar kaftanı bile;
Ağlar cihan, Yavuz Sultan Selim Han…
Ağlar mîzan, Yavuz Sultan Selim Han…