Mü’minin Hayatında NAMAZ ve ZEKÂT / 2025 Yılı Dergi Abonelerine Hediye

1.400,00 

Kategoriler:

Açıklama

 

İKİ MUAZZAM ŞİAR

 

Sonsuz hamd ü senâ olsun Cenâb-ı Hakk’a ki;

 

Bizi; Zâtına kulluk için yarattı, bize îman nasîb ederek kulluğuna kabul buyurdu. Kur’ân’ıyla müşerref kıldı, Habîbi’ne ümmet eyledi.

 

Sonsuz salât ü selâm olsun Fahr-i Kâinât Efendimiz s.a.v.’e ki;

 

Hakk’a şükreden bir kul olmanın en güzel nümûnesini yaşadı ve ümmetine de o güzel kulluğu tebliğ etti.

İbâdet / kulluk, hayatın her safhasını şümûlüne alır. Rabbimiz’in bize tâlimatları arasında; bedenî, mâlî, ailevî, ahlâkî ve içtimâî hususlar ihtivâ eden nice mübârek fermanları vardır.

Bunlardan kelime-i şahâdet ile beraber beş esas dînin temelini oluştururken, yine bunlardan iki emir ise Kur’ân’da husûsen tebârüz ettirilmiştir:

Kur’ân-ı Kerim’de 27 yerde, namaz ve zekât peş peşe geçmektedir.

Namaz ve zekât, icmâlen mü’min olmanın en önde gelen vasıflarıdır

 

Namaz kılan bir mü’min; kendisini asla yalnız, çaresiz ve kimsesiz hissetmez. Çünkü, namaza durarak, kendisini en büyük güce râm etmekte, yani ilâhî kudrete teslim olmaktadır. Âlemlerin Rabbi’nin muhafaza ve inâyetine sığınmaktadır.

Secde, en büyük psikiyatrik tedavi. En tesirli rûhânî derman… Zira namaz; insan hâlet-i rûhiyesinin Allâh’a yaklaşmasına, böylece huzur ve sekînete erişmesine vesile…

Namazı huşû içinde kılan bir toplumda psikiyatrik hastalık olmaz.

Zekât ise mülkün Allâh’a ait olduğunun itirafı… Eldeki mal ve servetin, ancak bir emânet olduğunun idrâki…

“Allah; mü’minlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır…” (et-Tevbe, 111) âyetinin şuuruna erme ve şümûlüne girme yolunda ilk basamak…

Zekât ve infak gibi ibâdetlere devam eden bir toplumda, içtimâî isyanlar olmaz. Bunun sonucunda büyük buhranlar yaşanmaz, zulüm olmaz.

Allâh’ım!.. Bize namazı sevdir!.. Bizi zekâtı ve infâkı gönül hoşnutluğuyla yerine getirenlerden eyle!..

 

Namazını tâdîl-i erkân ile kılabilen bir insanın, rûhî rahatsızlıklara uğraması düşünülemez.

Zira;

Namaz; kulun, sonsuz kudrete, hâlini ve muhtaçlığını arz ederek O’na sığınması ve O’ndan yardım dilemesidir. Sonsuz bir kudrete lâyıkıyla güvenip dayanan bir kimsenin rûhu gerçek huzura erer. Namazlarını; bu şuurla, kendini vererek, Cenâb-ı Hakk’a mülâkî olurcasına bir huşû içinde kılabilen bir mü’minin rûhu, her türlü sıkıntının üstesinden gelebilir. Hayatın iniş çıkışları, onun rûhî muvâzenesini sarsamaz.

 

Toplumumuzda her iki hususta da malûmat eksikliği olduğunu gördüğümüz için böyle bir eser hazırladık:

 

Mü’minin Dünyasında    

NAMAZ ve ZEKÂT

 

Eserimizde; her iki ibâdetin;

  • Ehemmiyetlerini hatırlatmak,
  • Mâhiyetleri hakkında özlü bilgi vermek,
  • Bu mâlûmâtı da, zâhir ve bâtın iki veçheli vermeye ihtimam göstermek ve
  • Bilhassa hata edilen noktaları tebârüz ettirmek yoluna gidildi.
  • Mevzular; ibretli kıssalarla ve hikmetli sözlerle misallendirildi.

 

 

Marka

TASAVVUFİ KİTAPLAR

Hoşunuza gidebilir…