RAMAZÂN-I ŞERİFTE SABIR TEFEKKÜRLERİ

Nurten Selma ÇEVİKOĞLUnurtencevikoglu@hotmail.com

 

 

On bir ay hasretle beklediğimiz «Ümmetin Ayı» olan Ramazânşerîfe şükür ulaştık. Rûhu dinginleştirme, yürekleri tamir etme, gönülleri mâneviyat âlemleriyle buluşturma nâmına; münbit bir zemin olan Ramazan ayına bizleri ulaştıran yüce ve Azîz, Mevlâ Teâlâ Hazretleri’ne sonsuz hamd ü senâlar olsun. Siz değerli okurlarımızın ve dahî İslâm âleminin Ramazân-ı şerif ayını en kalbî duygularımızla tebrik ediyoruz efendim.

 

Bu kudsî ayda, pek çok güzellikler dolu dolu yaşanıyor. Sâir zamanlarda hep yapılagelen fazîletli hasletler, Ramazan’da sanki daha bir dikkat ve titizlikle icrâ ediliyor. Merhamet, şefkat, cömertlik, yardımseverlik, kalp kırmama gibi pek çok hayırlı davranış Ramazan’da öne çıkıyor. İnananlar, bu hususlarda farklı bir hassâsiyet gösteriyorlar. Biz Ramazan yazımızda sizlere, «sabır hasleti»nden bahsedeceğiz.

 

Aslında Ramazan ayında yaşanan bütün güzelliklere, «sabır» hasleti ile erişilir. Sabır öyle bir fazîlettir ki; her türlü nimetlere, üstün başarılara hep sabrın sonunda kavuşulur. Farkında olmuyoruz ama sabretmezsek oruç tutamayız. Yüce Rabbimiz’in; «Yiyin!.. İçin!..» diye lutfettiği çeşit çeşit güzellikte, helâl, eşsiz lezzetteki yiyecek ve içecekleri sırf «Allah rızâsı için» ve «O’nun emri olduğu için»; yiyebileceğimiz hâlde, kendi hür irademizle, belirli zaman aralığında yemiyor, içmiyor ve sabrediyoruz.

 

Cenâb-ı Hak, sabredenlerin mükâfâtını hesapsız verecektir. Müslümanlar ancak sabırla, dünyevî ve uhrevî hayırlara muhatap olurlar. Ramazan denince, oruç sevapları neyle kazanılıyor? Onca sevap elbette, sabırla kazanılıyor.

 

Ancak bugün; küçüğünden büyüğüne her şeye çabucak erişmek mümkün olduğundan, bilhassa gençler oldukça sabırsızlar. Zira pek çok kolaylık ve imkân el altında, bu sebeple kıymeti bilinmiyor. Sahip olunan nice imkânlara şükredilmiyor, -ola ki erişilemeyenlerden- hemen dert yanıp şikâyetleniliyor. Buna meydan verilmemeli! Büyükler bizzat kendileri sabırlı olup, evlâtlarına sabır ve tahammül aşılamalıdır. Bunun için pek çok yol ve metot bulunabilir.

 

Meselâ; her istenen şey, imkân olsa dahî alınmamalı, sabredilmesi gerektiği bizzat yaşatılmalı. Özellikle şu Ramazan ayının rahmet ikliminde, çocuklar; küçük yaştan oruç tutmaya alıştırılmalı, yememeye sabretme hususu ruhlara işlenmeli ve bu işin sırf Rabbimiz emrettiği için olduğu öğretilmelidir. «Şimdi küçük, daha büyüme çağında!..» gibi ucuz bahanelerin arkasına sığınmamalı. «Ağaç yaşken eğilir.» sözü unutulmamalıdır.

 

Günümüzde sürekli rûhî sıkıntı ve buhranlar yaşayan insanlara, her vakit sabır telkin edilmelidir. İnsan olarak hepimiz; yaşadığımız hayatta, iyilik ve güzelliklerin yanında kötülükler, huzursuzluklar, mutsuzluklar, aksilikler ve istenmeyen durumlarla karşılaşabiliriz. Problemsiz ve sıkıntısız bir hayat yok, bu imkân dışı. Her şey bizim için. İnsanın karşılaştığı her türlü olumsuzlukta sabır, onca hâdiselere karşı tahammül gücü sağlar. En derin acılar sabırla aşılır. Her çeşit menfîlikler yine sabırla atlatılabilir. Sabır; hayatı yaşarken, insana yardımcı olan en kıymetli ve fazîletli erdemdir.

 

Hazret-i Mevlâna’ya nisbet edilen sözde denildiği gibi:

 

“Açlığa sabredersin adı oruç olur. Acıya sabredersin adı metânet olur. İnsanlara sabredersin adı hoşgörü olur. Dileğe sabredersin adı duâ olur. Duygulara sabredersin adı aşk olur.”

 

Yalnızca ölüm hâdisesinde sabır değil; hayatın her merhalesinde, her alanda, sabır gereklidir. Yokluğa sabır, hastalığa sabır, evlâdın cefâsına, hayatın sıkıntısına sabır, çeşit çeşit musîbetlere ve dertlere sabır, ibâdet ü tâatleri yerine getirmek için sabır, günahlara bulaşmamaya sabır… Hayat, sanki sabretmekten ve sıkıntılara katlanmaktan ibarettir. Ama şunu unutmayalım ki sabır, her hâliyle kişiye sonsuz bir kazanç kapısıdır. Zira mukaddes kitâbımızda;

 

“…Sabredenlere mükâfatları hesapsız ödenecektir.”(Bkz. ez-Zümer, 10) buyurulmaktadır.

 

Sabır erdemini geçmişten bu yana incelesek; meselâ îmanda sabır konusuna baksak, eskiler îmanlarını muhafaza etmek için çok büyük eziyet ve işkencelere muhatap oldular da zerre şaşmadılar, sabrettiler ve cennetleri kazandılar. İnananlar ibâdetlerinde de sabırlı oldular. Namazlarını bahanesiz kılmaya sabrettiler, oruç tutmaya sabrettiler, onca ezâ ve cefâsına rağmen hac ibâdetinin sıkıntılarına sabrettiler ama sonuçta kazandılar. Sabır; hayatın zorluklarında, bize en büyük destektir ve ucunda çok büyük mükâfat vardır.

 

İnsan hayatı yaşarken nelerle karşılaşmıyor ki; ölümler, zulümler, hastalıklar, mal-mülk-servet kayıpları, makam-rütbe düşüklükleri, yangınlar, depremler, kazalar… İnsan isek hayatta her çeşit belâ ve musîbetle yüz yüze kalabiliyoruz. Hepsi bizim için. Bilinsin ki acı ve ızdıraplar, devamlı değildir. Belirli bir süre sonra; güzel günlerin hayaliyle o anki menfî hâlimize, pekâlâ tahammül gösterebiliriz. Bu gösterilen sabır, bedenî ve rûhî sağlığımız açısından çok faydalıdır. Yoksa devamlı üzülüp, yanıp-yakılıp, beden ve ruh sağlımızın bozulması mı iyidir? Elbette sabırlı olmak, insan için, en insânî haslettir.

 

Ancak yaşadığımız şu asırda, her işte aşırılıklar mevcuttur. Devamlı olarak hâlinden şikâyet eden, akletmeyen, şükretmeyen insanlar ortalığı kaplamış vaziyette. Bu durum tasvip edilemez. Eğer hayatı istikamet üzere yaşamak istiyorsak kıymetli dostlar, sabredeceğiz! Evli kişiler eşlerine sabredecekler, hemen soluklar boşanma mahkemelerinde alınmamalı. Sanılmasın ki, her çift yüzde yüz anlaşıyor. Hayır; herkesin anlaşamadığı noktalar oluyor, ama hoşgörü ile sabır ile evlilikler yürüyor. Ebeveynler de çocuklarının pek çok huysuzluklarına sabredecekler, ama yanlışlara göz yummayacak ve düzeltmeye çalışacaklar. Yeni doğan bir bebekten, 17-18 yaşına gelene kadar ana-baba onların nelerine sabrederek büyütüyor, değil mi?

 

Oğluna sabret, eşine sabret, komşuna sabret. Duân kabul olmadı diye küsme Rabbine; ısrarla ve sabırla duâna devam et. Hastalıklara sabret, şimdilerde kanser çok yaygınlaştı. Tamam; tedavisi de var, ancak o ağrılara, neyle dayanılıyor? Tabiî ki sabırla. Sabır, kişi için hayatı kolaylaştıran büyük bir yardımcıdır. Harama kaymamaya sabretmeli, helâller müslümana yetmeli. Öğretmen öğrencisinin yaramazlıklarına, âmir memurunun tecrübesizliklerine, işveren işçisinin patavatsızlıklarına hep sabredecek. Sosyal hayatta her gün mütemadiyen birçok şeylere muhatap olabiliyoruz. Karşılaşabileceğimiz olumsuzluklarda öfkelenmeden; hele bir de kazançların çokça olduğu Ramazân’ın rahmet ikliminde sabrederek, tahammül göstererek yaşamaya ne dersiniz? Siz siz olun, asla sabır erdeminden ayrılmayın!

 

Dikkat edin! Mübârek Ramazan ayında îfâ edilen, her biri ayrı bir değer taşıyan ibâdetlerin hepsi, sabır ile iç içe girmiş vaziyettedir. Ramazan ayı; günümüzde tamamen haz ve hız eksenli yaşayan insanların ve dahîmüslümanların ruhlarına, zihinlerine, yüreklerine, bedenlerine âdeta sabır zerk ediyor. Zira Ramazan ayındaki ibâdetler, sabırsız olmaz.

 

Evet, ey güzel kardeşim… Sabır, Peygamber mesleğidir. Peygamberler önce îmanlarını muhafaza etmek için sabrettiler. Sen de sabret…

 

Zekeriya –aleyhisselâm-, kavmi tarafından testereyle biçildi. Kâinâtın Efendisi, İki CihânınSultânı, Peygamber –sallâllâhu aleyhi ve sellemEfendimiz’in sırtına; namaz kılarken kilolarca deve işkembesi kondu. Senelerce, geçtiği yollara dikenler serildi.

 

Sahâbe efendilerimiz; ne işkencelere maruz kaldılar da, Hak yoldan dönmediler.

 

Peki; bize ne oldu da, başımıza her gelene, büyük bir tahammülsüzlük gösterip devamlı; «Âh!.. Vah!..» ediyoruz. Hastalıktan, az rızıktan, ızdırap ve elemden, kazâ ve kaderin olumsuz cilvelerinden devamlı yakınıp duruyoruz.

 

Ey güzel kardeşim; karşılaştığın olumsuzlukları, cennete gidecek merdivenler saysan, ne var? Malını, mülkünü, makamını ve itibarını kaybedebilirsin. Olabilir; kazâ ve kader çerçevesinde olabilen her şey, biz insanlar için. Şikâyet ve sızlanmalarını içine göm, sabret. Hiçbir şekilde îmânından taviz verme; başına gelene, tahammül göster. «Sabır ver, Rabbî!» de.

 

“…Rabbimiz üzerimize sabır yağdır. Ayağımızı sâbitle.”(el-Bakara, 250(âyet-i kerîmesini tefekkür et.

 

Ey güzel müslüman!Mübârek Ramazan ayının ibâdetlerini büyük bir sabırla edâ et. Beş vakit namazını huşû ve hudû ile sabırla kıl; hattânâfilelerle besle ki gönlün zenginleşsin, mübârekRamazan ile mübârekleşesin. Hakk’ı zikreden tesbihlerle dilini ballandır, tevbe ve istiğfarlarla kalbini arındır, zihnini temizle, sabırla yeniden doğ, îmanda coş! Böylesi hâller, on bir ay hasretle beklenen şu güzel ayda ne güzel olur! 30 gün, beş vakit namazı kılmaya sabırla devam et, 30’u 40’a çıkar, sonra 40 aya çıkarsan ne var? Müthiş bir kazanç var burada! Haydi davran! Neyin eksik? Yoksa sabrın mı? O zaman de ki:

 

“Rabbimiz üzerimize sabır yağdır, bizi müslüman olarak yaşat ve canımızı müslüman olarak al!”

 

Duâlarda da sabır gerekli. Hemen, çabucak olsun diye beklersin istediğin şeyleri; ancak belki senin için o vakitler, hayırlı değildir. Sonraki, zamanlarda isteğinin olması, senin için daha hayırlı olacaktır. Bunu sen bilemezsin; bu hususu, ancak sadece yüce ve Celîl olan Allah Teâlâ bilir. Sen sana düşeni yap. Israrla ve sürekli duâna devam et, sonucu sabırla bekle. Bilesin ki Cenâb-ı Hak; senin istediğinden daha hayırlısını, senin istediğin vakitte değil, kendisinin senin için en uygun vakitte olduracağını bil. Sabret ama asla pes etme, yılma, duânda kararlı ol.Ancak tabiî; hayırlı ve helâl duâlarda, durum böyledir. Haram ve kötü işler zaten müslümana yaraşmaz. Helâllere râzı ol; haramlara düşmemeye, onlara yönelmemeye sabret. Gözün kaymasın, dilin şaşmasın. Aman sabret!

 

Yaşadığın hâdiseler karşısında; bilhassa şu mübârek Ramazan ayında sinirlerine hâkim ol, öfkelenme, sabırlı ol! Her kişi gibi değil, er kişi gibi ol. Seni hoşnut etmeyen şeylere karşı tahammül et; çünkü sen oruçlusun, yen öfkeni, etrafına hoşgörüyle muamele et. Biliyorum çok zor, ama iş zoru başarmak değil mi? Çünkü kolayı herkes yapıyor. Oruçlusun diye çevrendekilere kızarak, insanların sana öfkelenmesine sebep olma. Oruç sabır imtihanıdır, denir. Sabır kardeşim…

 

Her insan, şu aziz ve mübârek ayda, akşama kadar muhatap olduklarına sabretmeli. Ana-babalar evlâtlarının oluşturduğu olumsuzluklara sabretsin, sorularına sabırla cevap versin. Her soruya kızmasın, Eşler birbirlerini gereksiz yere üzmesin, bilhassa yemeklerin tadına-tuzuna lâf-söz etmesin. O yemekleri bulamayanlar, yemek yapacak eşi olmayanlar bulunduğunu tefekkür edip, hoşlanmadıklarına sabretmeli müslüman. Âmir isen; emrinde çalışanların yanlışlarına hemen kızmadan, daha anlayışla davransan, kalp kırmadan uyarsan, işe geç gelen elemanına sabırla tahammül etsen… Unutma ki hayat, sabırla güzelleşir. Yoksa insâniyet olmasa, insan hayatının bir değeri olur mu? Hayat, doğru ve fazîletli davranışlarla kıymet kazanır. O kıymeti sağlayan şey ise yine sabırdır. Her güzel iş, sabırla gelir.

 

Ama bunları gerçekleştirmek için; öncelikle şikâyeti, yakınmayı, sızlanmayı bırakmalısın. Sabır silâhını kuşanmalısın.Dikkat edersen, hayatta insan hâricindeki canlılarda da sabır yaşanıyor. Sabırla onları tefekkür et. Bak nasıl koca bir kış; karın-toprağın altında sabreden buğday, aylar sonra çeşitli işlemlerden geçerek, önümüze ekmek olarak geliyor. Sabırla gelen bir yaman hâdisedir bu. Asırlık çınarlar nasıl o hâle geliyor, değil mi? O da sabır sonucudur. İpek böceği; kozasını nasıl sabırla örüyor, bir düşünelim. Bir tırtıl, sabır sonucunda kelebek oluyor. Böylece; sabrı tefekkür ettiğimizde, onun ne kadar değerli bir haslet olduğunu fark ediyoruz.

 

Velhâsıl şu güzel Ramazan ayında müslümanlar olarak sabrı, hayatımıza ciddî anlamda koymalıyız. Zira Ramazan ayında yapılan tüm ibâdetler sabırla olur, gelişir ve Rabbimiz’in katında değer bulur. Yüce ve Azîz olan;

 

“…Allah Teâlâ sabredenleri sever.”(Âl-i İmrân, 146) ve;

 

“…Mükâfatlarını da hadsiz-hudutsuz verir.”(ezZümer, 10) verir.

 

Efendim, sizlere sabır dolu günler dileriz.