KALPLERİN GÜLİSTANI

Sami GÖKSÜN

 

 

İslâm’ın beş esasından biri de oruçtur. Hicretin ikinci senesi Medîne-i Münevvere’de farz kılınmıştır. Farziyeti Kitap, Sünnet ve icmâ ile sâbittir. İnkâr eden dinden çıkmış olur.

 

Orucun farz kılınmasının birçok hikmetleri, maddî-mânevî birçok faydaları vardır. Zira Allah, mânâsız, boş bir şey emretmez. O; ne emretmişse, onun mutlak faydası, neyi yasaklamışsa, onun da zararı vardır. Emrettiklerinin hikmet ve faydalarını ise, tam anlamıyla yüce Rabbimiz bilir. Biz sadece bildirileni ve görebildiğimiz kadarını îzah etmeye çalışırız. Ancak; Allâh’ın emirleri hikmet ve faydaları için değil, Allâh’ın emri olduğu için yapılır.

 

O hâlde; insânî, içtimâî, ahlâkî, rûhî ve sıhhî birçok hikmetleri bulunan oruç da yalnız Allah rızâsı için ve Allâh’ın emri olduğu için tutulmalıdır. Sırf beden terbiyesi maksadıyla kılınan namaz, namaz olmayacağı gibi; vücudu, mideyi, böbrekleri dinlendirmek, kilo almamak ve sadece perhiz etmek maksadıyla tutulan oruç da, oruç olmaz. Böyle bir niyetle tutulan oruç, Allah indinde makbul değildir.

 

Çünkü İslâm’da ameller niyetlere göredir.

 

Bu bakımdan müslüman; Allâh’ın emirlerini hiç tereddüt etmeden ve şüphe göstermeden, hiçbir fayda ve menfaat, hattâ hiçbir mükâfat beklemeden yerine getirmeli, buna niyet etmelidir. Allâh’ın emri budur, Peygamberimiz’in emri budur, îmânımızın gereği de budur.

 

Yüce Rabbimiz bu konuda Bakara Sûresi’nin 185. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmaktadır:

 

(O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki, Kur’ân onda (ki Kadir Gecesi’nde levh-i mahfuzdan semâ-i dünyaya) indirilmiştir.

 

(O Kur’ân ki) insanlara (mahz-ı) hidâyettir, doğru yolun ve Hak ile bâtılı ayırt eden hükümlerin nice açık delilleridir.

 

Öyleyse içinizden kim o aya erişirseonu (orucunu) tutsun.

 

Kim de hasta olur yahut bir sefer üzerinde bulunursa, o hâlde başka günlerde, oruç tutamadığı günler sayısınca (orucunu kazâ etsin).

 

Allah size kolaylık diler, size güçlük istemez. (Bu kolaylığı istemesi;) o sayıyı (kazâ borcunuzu) ikmâl etmeniz, Allâh’ı sizi muvaffak buyurduğu o şeyden dolayı da büyük tanımanız içindir. Olur ki şükredersiniz.”

 

O hâlde müslüman, akıllı, bülûğ çağına ermiş, sıhhati yerinde, yolcu olmayan herkese oruç tutmak farzdır. Hastalar iyi olunca, yolcular yoldan dönünce, hayız ve nifas hâlindeki kadınlar da bu hâllerinden temizlenince, tutamadıkları oruçlarını kazâ ederek tutarlar. Zira Allah mü’minleregüçlük emretmemiş, kolaylık yollarını açmıştır.

 

Nefislerin hiç sevmediği oruç, aynı zamanda kalplerin gülistanı olur. Bu cümleden olmak üzere, orucun bir kısım hikmetlerini şöylece sıralayabiliriz:

 

•Oruç,mü’minlerin sabır silâhıdır. Sabır; başarının sırrı olduğu gibi, felâketlerden kurtulmanın da vasıtasıdır. Oruç, ruhlara sabır alışkanlığını kazandırır. Allah sabredenlerle beraber olduğunu belirtmektedir.

 

•Oruç, vücudumuzun zekâtıdır. Nasıl zekât malı temizlerse, oruç da bedenimizi temizler. Bu sebeple Sevgili Peygamberimiz –sallâllâhu aleyhi ve sellem– bir hadîs-i şerîfinde;

 

“Her şeyin zekâtı vardır. Bedenin zekâtı da oruçtur.”(İbn-i Mâce, Sıyâm, 44) buyurmuştur.

 

•Oruç; akıl ve zekâya kuvvet verir; fikirlere uyanıklık, gönüllere canlılık, zekâlarımıza dinçlik sağlar.

 

•Oruç, bedenlerimizin sıhhat kaynağıdır. Kâinatta çalışan her zerrenin bir dinlenmeye ihtiyacı vardır. On bir ay durmadan çalışan vücudun, midenin ve diğer uzuvların da elbette dinlenmeye ihtiyacı olacaktır. İşte oruç; bu dinlenmeyi temin etmek suretiyle, onlara sıhhat ve sağlık verir. Bunun içindir ki, Sevgili Peygamberimiz –sallâllâhu aleyhi ve sellem– bir hadîs-i şerîfinde;

 

“Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız.”(Taberânî, Evsat, 8174) buyurmuştur.

 

•Oruç;mü’minlerinnefsânî ve hissî duygularını zayıflatarak, onları güzel ahlâk sahibi yapar ve her çeşit kötülükten alıkoyar.

 

Zira, Sevgili Peygamberimiz –sallâllâhu aleyhi ve sellem– bir hadîs-i şerîfinde;

 

“Oruç, kötülüklere karşı bir kalkandır…”(Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 163) buyurmuştur.

 

•Oruç, insanların şefkat ve merhamet duygularını geliştirir. Açlık ve susuzluk ızdırapların en çetinidir. Açlık ve susuzluk sıkıntısını nefsinde tadan kimse; fakir ve yoksulların hâlini düşünerek, onlara şefkat ve merhametle yardım elini uzatır.

 

Oruç, insanlar arasındaki zengin-fakir çatışmasını azaltır. Tarihî bir gerçektir ki; cemiyetlerdeki huzursuzluklar, çoğunlukla; «Senin var, benim yok!» mücadelesinden çıkmaktadır. İslâm dîni; bu mücadeleyi önlemek için zekât, sadaka, yardımlaşma, hibe ve ödünç verme müesseselerini getirmiş; bunun yanında mü’minlere kanaatkâr ve sabırlı olmayı emretmiştir. Bu bakımdan oruç; sabırlı ve kanaatkâr olmayı sağlayarak, fertler arasındaki mücadeleyi büyük ölçüde ortadan kaldırır.

 

•Oruç,Allâh’a ve O’nun diînine bağlılığın samimî olup olmadığını ölçmeyi temin eder. Çünkü Allah; korku ve açlıkla mü’minleri dener, imtihan eder. Oruç tutan kimse; açlık imtihanını başarmış, dinde samimiyetini göstermiştir.

 

•Oruç;mü’minlereAllâh’ın rahmet ve mağfiretini kazandırarak, dünya ve âhiretsaâdetini temin eder. Bu konuda bir kudsihadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

 

“Âdemoğlunun her iyi ameli, on mislinden yedi yüz misline kadar katlanır. Allah Teâlâ buyurdu ki:

 

«Ancak oruç müstesnâ. O Ben’im içindir ve onun mükâfâtını Ben veririm. Zira kulum zevkini ve yemeğini Ben’im için terk ediyor.»(Müslim, Sıyâm, 164)

 

Hulâsa; orucun bu saydığımız hikmet ve faydalarından başka, daha birçok hikmet ve faydaları elbette vardır. Hiç şüphesiz onları tam olarak, bütün âlemleri yaratan, yaşatıp kemâle erdiren yüce Rabbimiz bilir.

 

Ramazan ayı geldiğinde; oruçlarını tutarak, sayılan hikmetler noktasında gayret etmeyi, sonunda da takvâya ulaşmış bahtiyarlardan olmayı Rabbim cümle ümmet-i Muhammed’e nasip eylesin. Âmîn