«EN»LERİN PEŞİNDE…

YAZAR : Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI tali@yuzaki.com İnsan hep «en»lerin peşinde… İyide de kötüde de… Artıda da ekside de… Başta Allah onu «en»lere bağlı yaratmış… «Ahsen-i takvîm» üzere yaratıp, «esfel-i sâfilîn»e salmış. (et-Tîn, 4-5) «Ahsen» en güzel demek, «esfel» en aşağı… İnsanı yaratan, onu Zâtına halîfe olabilecek vasıfta yarattı. Esmâ-i hüsnâ yani «en güzel isimler» Allâh’ın. (el-A‘râf, 180) O; «en»lerin mukayese […]

Continue reading »

HAYIRDA YARIŞALIM AMA NASIL?

YAZAR : Sami BÜYÜKKAYNAK skaynak48@hotmail.com Hayırda yarışmak ilâhî bir emirdir. (el-Bakara, 148; Âl-i İmrân, 114) Peki, bu emri nasıl anlamak lâzım? Yarış deyince aklımıza; müsbet olarak, kişinin kazanmak için tâkatinin ölçüsünde çabalaması gelir. Bununla birlikte yarışın bir de menfî mânâsı vardır. O da kişinin kazanmak için her yolu mubah görerek enâniyetle tâkatinden öte kendisine rol biçerek mücadele etmesidir. Müslüman için, […]

Continue reading »

KAYBEDENİ OLMAYAN YARIŞ

YAZAR : Hadi ÖNAL hadional23@gmail.com 1 Yarış dendi mi aklımıza rakip ya da rakipler gelir. Öyle ya hangi kulvarda olursa olsun, ipi göğüslemek için mutlaka birilerini geçmek gerekir. Ebeveynlerimizin, arkadaşlarımızın, taraftarlarımızın övgü dolu sözlerini veya alkışlarını hak etmek için koşarız habire. İster ferdî isterse grup hâlinde olsun her yarışmanın bedeli olduğu gibi bir de ödülü vardır. Ancak ödülden çok, rakiplerimizi […]

Continue reading »

HAYIRLARDA YARIŞMANIN NERESİNDEYİZ?

YAZAR : Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ ogmusharun@yahoo.com Kur’ân-ı Kerim hayırlarda yarışmamızı emrediyor.1 Ancak bu yarışma; yarışanların birbiriyle rekabet içinde olduğu, rekabet duygusuyla birbirine çelme taktığı, akla gelen her sabotajı mubah gördüğü bir yarışma mıdır? En sıradan bir spor müsabakasında bile uyulması gereken birçok kaide olduğuna göre, elbette bu sorunun cevabı; «Evet!» olmayacaktır. Aksine şeriat ölçülerine ve İslâm’ın getirdiği mekârim-i ahlâka […]

Continue reading »

YARIŞMALARIN EN GÜZELİ

YAZAR : H. Kübra ERGİN hkubraergin@hotmail.com İnançsızlığın moda hâline geldiği dönemde, bazı inkârcılara; “Hayatın anlamı nedir?” sorusu sorulmuş. Sartre gibileri; “Hayatın anlamı yoktur, insan kendi hayatına kendisi anlam verir.” gibi şeyler söylediyse de insanın kendi uydurduğu bir anlamın tatmin edici olmayacağını kabul edecek kadar akıllı olan Freud’un cevabı, itiraf gibidir: “Hayatın anlamını ancak din söyler.” Bir dostuyla yazışması sırasında dile […]

Continue reading »

107. SAYI TAKDİM

  Kıymetli Okuyucularımız, Ömrün mevsimleri… Yoktan, bir damla sudan, zaaf ve acziyet içinde yaratılış… Doğumla başlayan, gün gün ısınan ve yeşeren bir bahar… Bereketli, canlı, hareketli, dinç yaz mevsimi… Hep böyle gidecek zannederken nükseden zaaf… Sert rüzgârların hoyratça kopardığı yapraklarla, gelip dayanan kış… Karların da beyaza boyadığı ve hayatın sıcaklığını ancak sığınılmış yuvalara hapsettiği bu mevsim; ömrün sonuna, kabrin uzlet […]

Continue reading »

Yaşamaktan mı Yaşamamaktan mı? YAŞLANMAK

YAZAR : Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI tali@yuzaki.com Tasavvufta mürşid için kullanılan kelimeler: Şeyh: Arapçada yaşlı, büyük. Pîr: Farsçada yaşlı. Baba, Dede: Türkçemizde malûm aile büyükleri. Bir kültürün, bir mefhumu nasıl adlandırdığı önemli bir ipucudur. O mefhumun o kültürdeki yerini bu ipuçlarından hareketle anlayabiliriz. Mürşid kelimesine sıfat olarak gelen ve «olgun» demek olan «kâmil» de yaşlılık için kullanılan tabirlerden. Sinn-i kemâle ulaşmak, […]

Continue reading »

ÇOK YAŞAMAK MI YOKSA BEREKETLİ ÖMÜR MÜ?

YAZAR : Sami BÜYÜKKAYNAK skaynak48@hotmail.com Âhirzamandayız. Günler su gibi akıp gidiyor. Âhirzamanda günlerin insanın elinden kayıp gideceğini Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle bildiriyor: “Zaman öyle yaklaşır, peş peşe gelir hızlanır ki; bir sene bir ay, bir ay bir hafta, bir hafta bir gün, bir gün bir saat, bir saat bir ateş kıvılcımı kadar olur.’’ (Tirmizî, Zühd, 24) Ömürlerin bereketi, […]

Continue reading »

Müslümanların İkinci Baharında; İSLÂM DÜŞÜNCESİ

YAZAR : Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ ogmusharun@yahoo.com İslâm düşüncesinde umumiyetle üç metot olduğu kabul edilir. Bunlar kelâm, felsefe ve tasavvuftur. Kelâm; nassı dikkate alan, fakat onu akılla anlayıp desteklemeye çalışan metottur. Ancak mütekaddimîn (öncekiler) denilen Gazâlî (ö. 505) öncesi kelâm ile müteahhirîn (sonrakiler) denilen Gazâlî sonrasındaki kelâm arasında da belirgin bir fark vardır. Mütekaddimînin aksine müteahhirîn metot bakımından Mûtezile’ye yaklaşarak […]

Continue reading »

ŞU GEÇTİĞİM YOLLAR…

YAZAR : H. Kübra ERGİN hkubraergin@hotmail.com Dizlerinden gelen itirazlara aldırmayıp kendini bir sonraki adımı atmaya zorlarken; «İnsan yokuş tırmanırken yaşlandığını daha çok hissediyor.» diye düşündü. Bu dar ve dik yokuşlu sokağa girdiğinde, ayakları kendiliğinden temposunu yavaşlatırdı. Sanki bütün bedeni ağız birliği etmiş; «Artık emekli olmalısın!» diye figan ediyordu. On bir senedir; işe gittiği her günün sabahı, durağa varmak için aynı […]

Continue reading »
1 80 81 82 83 84 124